BEDENİMİZİ PASLANDIRMAMAK İÇİN
Millet olarak tembelliği biraz seven bir yapımız var. Yerimizden kalkmadan görülsün isteriz işlerimizi. Ya da bize en yakın neresi var veya en kısa sürede nereye ulaşılır; hep oraları tercih ederiz. Genetik yapımızdan mıdır, yoksa birbirimizden mi görerek öğreniyoruz bilinmez; hep kolaya kaçıyor, hep basit yollardan gitmeye çalışıyoruz sonuca.
Yukarıda bahsettiğimiz unsurlar, hayat felsefemizi de yakinen etkiliyor. Hayata ve olaylara bakış açımız hep bu noktadan şekilleniyor. İşe giderken arabayı kullanmak daha kolay geliyor mesela. Yürümek derseniz, üşeniriz canım.
Uzun yıllar okullarda beden eğitimi dersi verilir ülkemizde. Her türden spor dalını öğretmeye çalışır saygıdeğer beden eğitimi ve spor hocalarımız. Bu hareketleri öğreniriz ama okuldan sonra hepsini unutuveririz nedense. Çünkü tekrar yok, çalışma yok, egzersiz yok. Kendi hayatımdan örnek vermek gerekirse; okullarda öğrendiğim beden terbiyesi hareketlerinden bir veya birkaçını her gün evde bile yarım saat olsun tekrarlasam; eminim kas dolu bir bedenim olurdu. Ama nerde? Evden çık, arabaya bin, okula gel, tekrar eve arabayla dön ve akşam yemeğinden sonra otur, otur, otur. Nereye kadar dayanır canım bu beden? Yani demek istediğim; hareketsizlikten paslandık ey dostlar.
Tabi toplum böyle olunca; bu durum ülkemizde icra edilen spor dallarına da yansıyor. Ne doğru düzgün uluslar arası başarılar elde edebiliyor, ne de dünya sıralamasında dişe dokunur ve dikkat çekici başarılar elde edebiliyoruz.
Başarısızlıklar bizi mi buluyor, yoksa biz mi onu bilmiyorum ama bu millet böyle tembel bir millet değildi. Bu millet ekmeğini taştan çıkaran, savaşlarda canını dişine takarak savaşıp vatanını müdafaa eden, hayatta hiçbir zorluk karşısında yılmadan çabalayabilen nesillerin torunu olan bir millet idi. Bozdular, genetiğimizle oynadılar. Akşamları saatlerce ekran başında çakılı kalan aile tipine dönüştürdüler ülkemizin insanını. Hassasiyetleri olmayan, sıradan ve bayağı bir millet haline getirmeye çalışıyorlar. Bu oyuna gelmememiz gerekiyor. Hep uyanık ve diri olmamız lazım. Aksi halde bizi biz yapan değerlerimizden hızla uzaklaşacağız.
Artık havalar ısınıyor. Baharın kokusu burunlarımızda. Tabiat uyandı, toprak çalışmaya başladı. Artık bizim de çalışmamız gerekmiyor mu bir şeyleri başarmak için. Spor yapabiliriz mesela. Durun canım, spor yapalım dediysem; atletizm şampiyonasına ya da halter müsabakalarına hazırlanacak halimiz de yok yani.
Biraz yürüsek bile yeter. Günde yarım saat tempolu yürüyüşler başlayabilir, bu süreyi ve tempomuzu ilerleyen günlerde adım adım yükseltebiliriz mesela.
Bu sayede hem bedenimiz şekle girerken; hem de kış boyu bedenimizde biriken yağlar ve kiloların getirdiği olumsuz duygu ve düşüncelerden kurtulabiliriz. Yürüyüş yapmak; insan psikolojisini düzelten en önemli faktörlerden bir tanesi. Spor ya da düz yürüyüş; sizin hem psikoloğunuz, hem de diyetisyeniniz olmak görevi görebilir. Spor esnasında vücuttan salınan hormonların insanı mutlu etme özelliği vardır. Spor salonlarının kapısına durup, salondan çıkan insanları gözlemleseniz bile ne demek istediğimi anlarsınız. Keza yürüyüş yapanlar da öyle. Yürüdükçe açılır, açıldıkça yürürler. Bu da dozunda ve sürekli halde yapıldığı müddetçe insan sağlığına olumlu katkılarda bulunur.
Yani demem o ki; hareketsiz kalmak paslanmaktır. Lütfen kendimize bir iyilik yapalım ve sporu; özellikle de yürüyüş yapmayı ihmal etmeyelim. Herkese sağlıklı günler dilerim. Sevgiyle kalın.