Evrensel insan hakları çerçevesi içersinde, her kim; din’i, dili ve kültürü anlamında özgürce bir yaşam süremiyorsa, bilin ki orada insan haklarına yönelik ihlaller vardır!
Bu da tabii ki o devleti yöneten siyasi erk’in yapısından ve uygulamasından kaynaklanmaktadır.
Hele/hele “90 yıldır bizlere neler çektirdiler”, “iki ayyaş” gibi Cumhuriyet tarihini ve kurtarıcılarını kasteden nefreti bir bakış ve söylemle de bu ifade ediliyorsa, teyit açısından başka bir neden aramaya da hiç gerek yoktur.
Sosyal devlet ilkesi ile insanlarımıza; a) sağlık, b) eğitim, c) ekonomik özgürlük, d) insanların hukuk önünde eşitliği gibi, ilkesel uygulamalarla bir yaşam alanı veriliyorsa alkışı hak etmesi, ama ya verilmiyorsa da, bu çerçeve içersinde haklarını aramak uluslararası anlaşmalara göre ki Türkiye’de buna imza koymuş bir ülkedir, insanlarımızın en doğal Anayasal haklarından biri sayılır.
Kim ne derse desin bu; “demokrasi vardır” denilen tüm ülkeleri insan hakları ilkeleri bazında kapsamı içersine almış demektir.
Bunun ötesi olmaz!
Bunu kabul etmeyen ancak totaliter yapı ile yönetilen ülkelerdir ki yakın zamanda da yıkılmaya mahkûmdurlar.
Örneğin Arap emirlikleri veya bazı Afrika devletleri gibi!
Türkiye Cumhuriyeti Devleti de; Laik, çağdaş, sosyal ve hukukun üstünlüğünü savunan bir devlet ise, bu hak arayışı da Anayasal bir hak arayışıdır, engellenemez.
***
15 Haziran’da Ankara’dan başlatılan, ülke içersinde her kesimi kapsayan bu hak ve adalet arama yürüyüşü, 9 Temmuz günü İstanbul’da noktalanmış olacaktır.
.Siyasi bir amaç taşımayan ama ülkemizde mağdur olduğunu iddia eden her insanımızın sesi olan bu yürüyüşe, her siyasi görüşten, gençler, bayanlar, yaşlılar, STK lar, binlerce/milyonlarca insanımız katılmıştır.
Dünya tarihinde, Hindistan’ı bağımsızlığına kadar götüren, “Mahatma” “Gandi” eyleminden sonra olan en büyük zararsız bir protesto yürüyüşü eylemidir!
Bunu tarih yazacaktır.
Bu Devlet!
Bu Anadolu; dili, dini ve kültürü açısından farklılıklarla oluşmuş olsa da, kardeşliği, barışı ve insanca yaşamı kendisine şiar etmiş insan kitlelerinden oluşmuştur.
Geçmişte yaşadığımız ve dünyadaki mazlum devletlere örnek olacak olan bir İstiklâl savaşı gibi, bir Kuvva-i Milliye ruhu gibi, namus/şeref ve özgürce/bağımsız yaşam adına her zaman bir araya gelebilecek yapıdadır.
İstiklâl savaşı şehitliklerine baktığımız zaman bunu görmemek mümkün değildir.
İlimizde bulunan ve bakımı bile unutulan, tam 18 şehitliğimizde bu mevcuttur.
Anadolu’nun her alanından gelip de bu savaşa katılmış ve canını vermiş insanlarımızla doludur.
Bu gün bazı acılar ve üzücü olaylar yaşıyorsak, önce siyasilerin bir aynaya bakmaları ve kendilerine çeki/düzen vermeleri gerekir.
Hani bir söz vardır ya?
Teşbihte hata olmaz derler…
“Dünya Sultan Süleyman’a bile kalmadı sana mı kalacak?” diye!
Bunlardan kendimize esintiler çıkarmalıyız!
Türk Milleti, hiçbir zaman başkalarının isteği ve boyunduruğu doğrultusunda yaşamaya/zorlanmaya alışık olmayan bir yapıya sahiptir.
Bu tepkiler de işte bu ifade etmeye çalıştığımız nedenlerin ürünüdür.
Dilerim yakın zamanda bu da biter.
Türkiye ve Türk Milleti, layık olduğu cihette, Hukuku ve adaletiyle birlikte, insanca ve kardeşçe yaşamasını bilecek kadar asildir.
Dilerim, bu işin sonunda hiçbir insanımızın burnu kanamadan ve bir acı yaşanmadan bu iş sonlanır ve her insanımız evlerine huzur içinde dönmüş olur.
Geçmişten ders almayanlar, hiçbir zaman geleceğe sağlıklı bakamazlar.
Hiçbir ferdimizin hak/hukuk ve adaletten mağdur olmasını asla istemeyiz.
Tanrı’dan dilerim ki; sağlıklı, güler yüzlü ve esen kalasınız.