ÇOCUKLARIMIZI DOĞRU EĞİTMEZSEK DAHA ÇOK NAL TOPLARIZ
Gelişen dünyanın en büyük özelliklerinden biri, ülkelerin teknolojiye ve katma değeri yüksek ürünlere yaptığı yatırımlar olarak dikkat çekiyor. Öyle ki; geleceğe yön vermek ve insanlık tarihini istedikleri gibi domine etmek isteyen ülkeler, şimdiden geleceklerine, genç nüfuslarına yaptıkları yatırımlar ile fark yaratıyor.
Ya biz ne yapıyoruz? Biz çok güzel birbirimizle uğraşıyoruz mesela. Birbirimizi çekiştirmek, kendi yolunda ilerleyip başarılı olmak, ülkeye fayda sağlamak isteyenleri çok güzel engelliyoruz.
Bir de çok güzel boş laflar ve dedikodu üretiyoruz. Geleceğe yatırım yapmayı yalnızca yastık atında altın biriktirmek ya da yol geçecek bir yerden köşe başı arsa almak olarak düşünüyoruz.
Günümüzde dünyanın en gelişmiş ülkelerinin sırlarını incelediğimizde, aslında yaptıkları en önemli işlerin geleceklerine yani çocukluk çağındaki nüfuslarına yaptıklarını görüyoruz.
Zaten durum aslında bizim geçmişimizde de böyleydi. Eski Türk Devletleri’nde de gelecek dönemlerde hükümdarlık yapacak olan şehzadelerin daha çocukluk yaşlarında yabancı dil, dövüş sanatları, el becerileri, tarih ve din bilgisi, topluluğa hitabet, özgüven, motivasyon gibi konularda kusursuz bir şekilde eğitildiklerini tarihi kaynaklardan edindiğimiz bilgilerde görüyoruz.
Bizim bugünkü korumacı aile yapımız ve çocuklarımızın yerine her şeyi yapıp, onlara sorumluluk vermeyen anlayışımız nedeniyle bu çocuklar büyüdüklerinde, özgüveni düşük, başarıya odaklı olmayan, geleceğe yatırım yapmak gibi hedefleri olmayan vasat insanlar haline geliyor büyük çoğunlukla.
Yine aynı şekilde, bizler eğitimciler olarak çocuk ve gençlerimize yönelik motivasyon artırıcı ve kişilik geliştirici tavırlardan uzak davranışlar sergiliyor, içlerindeki gençlik ateşinin güçlü bir şekilde yanmasına izin vermiyoruz.
Her nedense, şevk ve umut kırmakta üstüne olmayan bir toplum haline geldik. Öyle bir anlayışımız ve felsefemiz var ki; kimse bizden ya da bizim çocuğumuzdan daha iyi ve daha başarılı olmasın, en yüksek noktada hep bizler olalım, pastanın tüm kreması bizim önümüzde olsun istiyoruz.
Oysa bazı şeyler paylaştıkça çoğalır. Sevgi gibi, saygı gibi, toplumsal başarı ve refah gibi mesela. Bir düşünün, toplumumuzdan ne kadar fazla sayıda bilim insanı çıksa, edebiyatçı, sanatkâr çıksa bizler o kadar gelişmiş ve ileri bir toplum oluruz. Aynı derecede gelişmiş ve refah içinde yaşayan bir ülke oluruz.
Bu yazıda aslında sadece çok küçük bir bölümünü ele alabildik gençlik enerjisi ve motivasyon konulu düşüncelerimizin. İlerleyen yazılarımızda daha fazlasını sizlerle paylaşabilmek dileğiyle, sizleri sevgi ve saygıyla selamlıyorum.