TÜRKİYE’DEN BİR ALMANYA ÇIKAR MI?
Çıkmaz. Evet, kısa ve net olarak söylüyorum; bana göre çıkmaz. Neden mi? Bir defa, Almanya bu noktalara gelene kadar, hangi yollardan geçti, hiç düşündük mü? Bugünün acımasız kapitalist dünyasına hükmedebilmek ve ekonomik gidişata yön verebilmek, öyle kuru laf salatasıyla olur mu sandınız? Elbette sanmadınız, siz de biliyorsunuz değerli okurlarım, Almanya Almanya olana kadar, ne cefalar çekti, ne meşakkatli yollardan geçti, biliyoruz.
Bugünkü yazımıza biraz farklı bir üslup ve ilgi çekici bir başlıkla giriş yaparak, ülkemizin gelecek nesillerinin önünde çığ gibi büyüyen “boşa vakit geçirme hastalığına” ve “iş disiplinine sahip olmayan insan yapısına” değinmek istedim. Bizim ülkemiz, dünyanın en zeki, en genç nüfus potansiyeline sahip ve istediği zaman başaramayacağı zorluk olmayan bir milletin ülkesi. Türkler bana göre, bu dünyanın en zeki milleti. Bir Türk için imkânsız diye bir şey yoktur ve Türkler tarihten bu yana her zaman sınırları zorlamış, dünyada başarılması güç işlere imza atmış, 22 milyon kilometrekarelik bir ülkede, dünyanın üç kıtasına adalet, merhamet ve aidiyet ilkeleriyle, başarıyla yönetim sanatı gerçekleştirmiş bir millettir.
Bugünün gençlerine gelecek olursak; sokaklarda gördüğümüz gibi işte. Apaçi tarzı kıyafet ve saç tipiyle, elde sigara, telefon ve karşı cinse yapılan kurlarla akşamını eden, aylak bir çoğunluk çıkıyor karşımıza. Evet, genç nüfusumuzun büyük bir çoğunluğu belki kötü değil ama orta halli bir yaşam çizgisi sürdürürken, bir bölümü de gerçekten haylazlık peşinde hayatını yaşıyor. Burada fazla detaya girmeyeceğim, ne anlatmaya çalıştığımı daha iyi anlamak isterseniz; dilerseniz sokaklarda kısa bir tur atabilir, dilerseniz internet kafelerde oyun bağımlısı olmuş tayfaya göz atabilir, dilerseniz de nargile kafelerde akşama kadar ellerinde nargile ile sosyal medyada cirit atan kesime bakabilirsiniz. Bu kardeşlerimiz ne yazık ki boşa geçen zamanlarının, yalnızca kendilerine değil, ülkemizin de geleceğine ihanet olduğunu düşünmeden hareket ediyorlar.
Gelecekte çok başarılı bir cerrah, mühendis, eğitimci, din adamı, gazeteci, yazar, hukukçu gibi nadide meslekleri elde edebilmek yerine, sadece bugünlerini güzel geçirdiklerini hissettirecek duyguları, karşı cinslerine yönelik avlanma faaliyetleriyle süsleyerek geçiriyorlar. Evet, acı ama durum böyle. Bu güzel gençliği esaret altına almaya çalışanların, eşcinsellik, uyuşturucu bağımlılığı, şiddet eğilimi gibi silahlarını daha burada kaleme almıyorum bile. Bu detaylara da girecek olsak, sayfalarca yazsak bitmez. Biz genel ifadeler ile yüzeysel bir analizle uyarmaya çalışıyoruz. Yoksa gençliğimize yönelik tuzakların boyutu burada yazdıklarımızdan çok daha büyük boyutta.
Gelelim başlıktaki konuya; Türkiye’den bir Almanya neden çıkmaz? Bir defa “iş disiplinimiz” yok, “çalışmayı” değil “tembelliği” seviyoruz, işimize, iş yerimize, devletimize ve ailemize olan aidiyet duygularımız onlar kadar yüksek değil.
Bizim ülkemizde bir iş yapılırken, ilk önce kamunun yararı değil, kendi şirketimizin yararı düşünülür. Örneğin; eğer kamudan bir ihale almışsak, her yıl (varsayalım) kaldırım taşları yenilensin de, bizim şirketimiz para kazansın diye taş döşeriz mesela. Ya da bir işi yaparken, hep neresinden çalarım da, daha yüksek kar ederim diye çalışır kafamız. İşte inşaat yaparken demiri de bu sebeple çalarız, helva yaparken şekeri de. Yani ne yaparsak yapalım, devletimizin, milletimizin menfaatinden önce, kendi menfaatimizi düşünüyor olmaktan, çalışmak yerine yatmayı seviyor olmaktan, iş yerine kuru laf üretiyor olmaktan dolayı bizden bir Almanya çıkmaz. Aslında çok daha fazlası olabilecek potansiyelimiz var ancak bunu harekete geçirecek ne bir eğitim sistemimiz var, ne eğitimcilerimiz var, ne de kurum ve kuruluş yöneticilerimiz var. Varsa da, görmezden gelindiklerinden, ya da ortaya çıkmaktan çekindiklerinden kenardan sessizce yaparlar işlerini. Bu nedenlerden dolayı da, bizde işler hep “dostlar alışverişte görsün” mantığıyla yürür, yanılıyor muyum?