ŞU BİZİM GENÇLER YOK MU?
Son zamanlarda bakıyorum da, makalelerimin genelinde başrolde gençlerimiz ve gençliğe dair konular yer alıyor. Özellikle sosyal medya paylaşımlarım, zaten tamamen Türk gençliğinin hizmetinde adeta, ancak yazılarımın yayınlandığı çeşitli gazete ve internet sitelerinde de bu konuları ele almaktan kendimi alamıyorum.
Bazen çevremdeki dostlarımla sohbet ederken yahut sosyal medyada şahsımı takip eden dostlarımdan; “yahu kafanı fazla yoruyorsun, bizim gençlerin derdi sana mı kaldı, bırak yetkililer düşünsün” tarzında veya “ bunlardan adam olmaz azizim, ben ümidimi iyice kaybetmeye başladım, baksana telefondan başlarını kaldırmıyorlar” minvalinde eleştiri ya da uyarı benzeri söylemlere maruz kalıyorum. Belki yerine göre kendilerince haklı olabilirler bazı düşüncelerinde. Doğrudur, bu gençliğin derdiyle tek başımıza başa çıkabilecek güçte asla değiliz, lakin karıncanın yangına su taşıması misali; harıl harıl yanan ateşe biz de uzaktan mı bakalım be güzel kardeşlerim?
Her şeyden önce en başta ben bir eğitimciyim ve bu ülkeye evlat yetiştiren bir babayım. Elbette ülkemizin geleceği beni ilgilendirecek. Özellikle gençlerle iç içe olmamı sağlayan bir mesleği icra ediyor olmanın verdiği ilham ile yazılar kaleme alıyor, çeşitli üniversitelerde vermiş olduğum gençliğe yönelik iletişim ve motivasyon konferanslarımda da bu ülkenin geleceği olan gençlerimizi nasıl daha iyi hale getiririz diye önemli konular anlatıyorum.
Bir akademisyen olarak, elbette benim de gözüme çarpan, bazen ümidimi kıran, geleceğe dair bakış açımı olumsuzluğa sürükleyen manzaralar ile karşı karşıya gelmiyor değilim, lakin her gördüğüm olumsuzluktan bir ders çıkarmanın ve çare bulmanın yollarını arıyorum. Çünkü bizler eğer tespit ettiğimiz eksiklik ve olumsuzluklarda şimdiden çözüm yolları geliştirmenin yollarını aramaz isek; gelecekte yaşanacak kötü sonuçların şimdiden ön hazırlığını yapıyor oluruz.
Bugün pek çok ebeveyn ve eğitimcimizin sorunları kökünden çözmek yerine, görmezden geldiklerine yahut çözüm yolları aramak yerine yıkıcı eleştiriler yaptıklarına şahit oluyoruz. İnanın ki bu durum; ortalıktaki tozları halının altına süpürmekle eş değerdir bana göre. Bugün halının altında biriktirdiğimiz çer çöp misali hangi sorun varsa; yarın daha da büyüyerek toplumsal sorunlar olarak karşımıza çıkacaktır.
İşte bu nedenlerle ben gençliğin kontrolsüz bir şekilde geliştirilmesi yerine, okul-aile işbirliği içerisinde sorunlarının çözülmesi ve geleceklerinin planlanması taraftarıyım. Zira geleceğe dair şimdiden baş gösteren sorunlar bana göre ancak böyle çözülür.
Hiçbir güç kontrolsüz bir şekilde büyütülüp, geliştirilemez. Önceki yıllarda bir reklam repliği olarak duyduğumuz “kontrolsüz güç, güç değildir” cümlesinde verilen mesaj misali; benim gözümde de eğitimsiz ve başı boş bırakılmış bir gençliğin enerjisi, toplumun yararına değil, bilakis toplumsal sorunların temeline çimento dökmek gibidir. Ya da bir başka deyişle sorunlar yumağını büyütmekten farkı yoktur.
Çocukluk yılları ve gelişim çağlarında aileleri ve okuldaki öğretmenleri eliyle doğru bir şekilde eğitilmeyen genç nüfusumuz, gelecek yıllarda bırakın ülkemizin gelişimine katkıda bulunmayı, edindiğimiz kazanımların dahi yitip gitmesine neden olacaktır. Nasıl mı? Uyuşturucu ve alkol bağımlısı gençlerin rehabilite edilmesi için harcanan paralar, yine bunların yanı sıra alkol ve sigara sonucu sağlığını kaybeden geniş kitleleri tedavi etmek için harcanan meblağlar, suça eğilimi olan eğitimli eğitimsiz tüm gençlerin topluma vermiş olduğu maddi manevi zararlar gibi sonuçlar, işte yukarıda anlatmaya çalıştıklarımın sadece küçük bir özetidir.
Ülkemizin geleceğine yapılacak olan en doğru yatırımın; gençlerimizi doğru ve yeterli bir düzeyde eğitmek olduğunu düşünüyorum. Benim ve benim gibi eğitimcilerin de en önemli gündem maddelerinin, bu ve bu gibi konular olmasını diliyor, sizleri sevgi ve saygıyla selamlıyorum.