YARIN ÇOK GEÇ OLACAK
Başlıktaki klişe cümleyi aslında hayatımızın her alanında, her zaman duyarız ya da kullanırız. Öyle ki; önemli bir konuda hemen adım atmamanın, bugünün işini yarına bırakmanın sonuçlarını en iyi anlatan sözlerden biridir. Bazen öyle durumlar vardır ki; bugün yaptıklarınızdan dolayı, yarın çok pişman olursunuz. İşte güzel ülkemizin güzel doğasını korumak da bunlardan biri.
Şimdiye kadar işimiz ve alanımız gereği; hep insana dair yazdık ve televizyonlarda anlattık. Toplumumuzu teşkil eden insanların birbirleriyle olan iletişimleriyle ya da iletişim bozuklukları ile ilgili çok şey söyledik. Ya insanların doğayla olan iletişimleri, hiç düşündük mü?
İnsanoğlunun doğa ile olan iletişim bozukluklarını saymaya kalksak, buralar bize yetmez. Bu nedenle insanların doğa ile olan ilişkilerindeki bozuklukları ve çarpıklıkları tek tek yazmayacağım.
Piknik yapmak için ağaçlık bir alana gitmişsinizdir, yerlerde uçuşan naylon poşetler, teneke içecek kutuları, gıda atıkları, kâğıtlar ve daha neler neler… Kim mi yaptı, elbette hayvanlar yapmış olamaz değil mi? “Bizden önce oraya pikniğe gelen insanların bıraktıkları işte canım, hayvanlarla ne alakası(!) var” dediğinizi duyar gibiyim. Evet, şaka bir yana insanın insana ve doğaya yaptığını hayvanlar bile yapmıyor aziz dostlarım. Ne yazık ki, insan bu konuda son derece acımasız.
Bir başka örneğimiz, sahillerimizle olan imtihanımız. En güzel sahil boylarımız, en güzel koylarımız, en nadide mesire alanlarımız da işgal ve talan edilmiş durumda. Deniz manzaralı yeşillik bir yamaç görmüşler, oraya kafalarında bir proje yapmışlar ve şak diye villaları kondurmuşlar. Al sana deniz manzaralı lüks villa sitesi. İçinde uyanması, sabah perdeyi açtığınızda masmavi denizle burun buruna gelmesi ne kadar güzelse, bu beton yığınlarının doğamızı talan etmesi de o kadar kötü.
Marmaris, Bodrum, Çeşme gibi uzun zamandan beri betona bulanmış, insan eliyle o bakir güzelliği tersine çevrilmiş yerlerden bahsetmiyorum bile. En sessiz, en sakin yerlere de el atmaya başladık artık. Önümüze gelen doğal güzelliği, insan eliyle ucubeleştirmek konusunda bizim kadar mahir bir ülke daha var mıdır bilemem ama biz bu güzel ülkemizi, şu canım coğrafyamızı ne hale getirdik ve getirmeye devam ediyoruz güzel dostlarım?
En güzel yerlerde yaşamak, nefis beldelerde tatil yapmak elbette her insanın hakkı. Zaten burada sorun yok. Sorun bizim doğaya nasıl davranacağımızı bilmeden, en doğal, en bakir güzellikleri acımasızca talan ederek, betona bulamamızla başlıyor. Doğru düzgün bir alt yapı kurmadan, temiz su sağlayacak sistemi ve atık suyu tahliye edecek ve arıtacak süreci oluşturmadan paldır küldür kurulan villa kentler, oteller vb. neticesinde kaybolan ormanlarımızın yanı sıra, hoyratça kullanılan tatlı su kaynaklarımız ve kanalizasyon atıkları ile kirletilen denizlerimiz sizce de alarm vermiyor mu?
Bundan on yıllar sonra, evlatlarımıza, torunlarımıza talan edilmiş bir coğrafya bırakmak mı tek derdimiz? Bir coğrafya tertemiz ve bakir halini koruyarak gelecek nesillere aktarılamaz mı? Bu ülke bu kadar mı değersiz? Haydi, büyükşehirlerimizi zaten çoktan beri beton ve şehirleşme işgaliyle kaybettik. Ya hala sessiz ve sakinliğini koruyan doğal güzelliklerimiz, ormanlarımız, göllerimiz, denizlerimiz, sahil boylarımız ve koylarımız ne olacak?
Gelecek nesillerimiz bizlerin yaptığı inşaatların hafriyatıyla mı uğraşacak, onlar bizim kadar da mı şanslı olmayacak? Ben diyorum ki; güzel ülkemizin doğal güzelliklerini bu hızla talan etmeye devam edersek; kaybettiklerimizi kazanmak için yarın çok geç olacak. Sizleri sevgiyle selamlıyor, yaklaşan Kurban Bayramınızı en içten dileklerimle tebrik ediyorum.