AMBALAJ MI MUHTEVİYAT MI?
Bir ürünün değeri, ambalajından mı yoksa muhteviyatından mı kaynaklanır? Elbette hepimizin cevabı şöyle olacaktır; “ürün kaliteli değilse, ambalajı istediği kadar göz alıcı olsun, ne fark eder?”
Aldığımız ürünler için, yukarıda söylediklerimiz geçerli de; muhatap olduğumuz ya da olacağımız insanı seçerken de geçerli mi?
Bugün özellikle gençlerimiz, insanlarla iletişim kurarken; ne yazık ki dış görünüşe göre yargıya varıp, ona göre çevre edinmiyor mu?
Yaşı kemale ermiş, yani belli bir yaşa gelmiş insanlar; artık insan sarrafı olmalarının da verdiği avantaj ile muhataplarını seçerken, daha dikkatli oluyor, insanlarla olan iletişimlerinde çok fazla can alıcı hatalar yapmıyorlar. Buraya kadar tamam.
Ancak, önemli olan, toplumun büyük bir kesimini oluşturan gençlerimizin kapıldığı akımlara ne demeli? Dışını parlak ambalajla çekici ve göz alıcı hale getiren, içi çürük insanların özellikle 20’li yaşlardaki gençlerimizi ve düşünce yapılarını esir almalarına dikkat çekmenin zamanı geldi de geçmiyor mu?
Buradaki kastım; farklı cinsel tercihleri olan ve genç nüfusumuzu son dönemde fazlasıyla etki altına alan, modern çağın (sözde) gözdesi tipler var ya; işte onlar.
Bu kişiler, farklı giyim tarzları ve kullandıkları aksesuar ve avantajına sığındıkları makyaj hileleri ile aklı havalarda ya da delikanlı diye tabir ettiğimiz, bizim de toplumca en değerli varlığımız olan gençlerimizi esir alıyorlar.
Yaz mevsiminde yüzlerle hatta binlerle ifade edilen sayılardaki genç kardeşlerimizi, sahil yörelerimizdeki adına mekân dedikleri ortamlara toplayıp, akşama kadar müzik ve alkol eşliğinde, en verimli çağlarında hayattan ve toplumdan dışlanmalarına ve son derece verimsiz zamanlar geçirmelerine neden olmuyorlar mı?
Elbette “ne var bunda canım, gençlerimiz eğlenmesin mi” diye düşünenler olacaktır. Elbette eğlensinler, sosyal açıdan gelişsinler zaten bunun aksini iddia etmiyoruz. Lakin içinde yaşadığımız toplumun temel dinamiklerini sarsıcı ve geleneksel Türk aile yapımızı rencide edici ve yozlaştırıcı hiçbir faaliyeti ve kişiyi asla tasvip etmiyoruz.
Bu millet, dünyaya binlerce yıl adalet, merhamet ve nizam getirmiş aziz bir millet. Bu milletin çocuklarını bozarsanız, toplumu bozmuş olursunuz. Çünkü bugünün çocukları; yarının yetişkinleri ve bu ülkenin sahipleri değiller mi?
İnsanların düşünce yapısını bozarsanız; bir toplumu içten ele geçirmiş olursunuz. İnsanlar bir zaman sonra herhangi bir dini ya da milli hassasiyetlere sahip olmayan hale gelir ve bu da; toplumun duyarsızlaşmasına ve en nihayetinde yozlaşmasına neden olur.
Biz buna “dur” demezsek; gelecekte karşılaşacağımız hadiseler; bugünkünden daha vahim olacaktır ve olaylar geri dönmesi zor bir hal alacaktır.
Şunu çok iyi biliyoruz ki; bu millet, dünyaya gelmiş en aziz, en necip millettir. Bu milletin evlatları, yüzlerce hatta binlerce yıldır dünyaya adalet, merhamet ve düzen getirmek için, batılla yiğitçe mücadele etmiştir ve hala da mücadelesine devam etmektedir. Bizim bundan şüphemiz yoktur.
Bizim içimizden nice hükümdarlar, alimler, filozoflar ve yöneticiler çıkmıştır ve onların da o şekilde yetişmesine ve dünyaya nizam vermesine fırsat veren; damarlarında akan asil kandır. Bugün de böyledir. Bugün toplumumuz tarafından tasvip edilmeyen özelliklere sahip gençlerimizin de bir gün özlerine dönmemesi imkânsızdır. Çünkü eşyanın tabiatı bunu gerektirir. Her şey bir gün aslına rücu eder.
Bu duygular içerisinde diyoruz ki; her şeye ve her türlü olumsuzluğa rağmen; gençlerimize aileleri ve eğitimcileri tarafından sahip çıkılmalı ve gözümüzün bebeği olan asil milletimizin genç evlatları; gelecekte bu toprakları gözümüzü kırpmadan emanet edebileceğimiz seviyede bir kaliteye sahip olacak şekilde yetiştirilmelidir.
Bu duygular içinde, siz değerli okuyucularıma; şahsıma ve yazılarıma gösterdiğiniz ilgi nedeniyle teşekkür ediyor, sizleri Allah’a emanet ediyorum. Sevgiyle kalın.