RAMAZAN AYINDA HOŞGÖRÜ-2
Bugün, geçen hafta başladığımız “Ramazan Ayında Hoşgörü” konulu makalemizin ikincisini kaleme alarak sizlerle olmayı tercih ediyorum.
Sizlerin de malumunuzdur ki; yaşadığımız hayatın yoğunluğu nedeniyle aşırı stres altında kalabiliyoruz sıklıkla. Tabii bu stresin sonunda da kalp kırıklıkları ve incinmeler yaşamamız mümkün olmuyor değil. Peki, aslında ne yapmalı? Herkese de mavi boncuk dağıtamayız ya.
Bendeniz bu gazetenin yayınlandığı Afyonkarahisar şehrinde yaşamıyorum, ancak bu güzel şehrin damadı olarak Afyonkarahisar’ın kendine has özelliklerini, insanının sıcaklığını ve içtenliğini en yakından bilenlerdenim. Bu nedenle de yazılarımı kaleme alırken, hem şehrin sosyo-psikolojik yapısını göze alarak, hem de bölgenin ve şehrin hassasiyetlerini gözeterek yazmaya özen gösteriyorum. Bu davranışımın da sizlerin nezdinde son derece olumlu karşılandığını, şehrinize yapmış olduğum ziyaretlerde beni tanıyan işyeri sahiplerinden ve onlarla birlikte halktan hem sıcak temas yoluyla hem de sosyal medya aracılığıyla gelen harika geri dönüşlerden anlıyor, hissediyorum.
Bugüne kadar yazılarımı yakından takip eden tüm Afyonkarahisarlı hemşehrilerime teşekkürü bir borç bilirim. Ben de sizlerin engin hoşgörüsüne sığınarak, insana dair her türlü iletişim problemlerini ele almaya ve çözüm önerileri getirmeye dilim döndüğünce devam edeceğim.
Tekrar konumuza dönecek olursak; ne yaparsak yapalım, ne söylersek söyleyelim bizler insan olarak bazen zaaflarımıza yenik düşebiliyor, karşımızdaki insanın kalbini kırıyor, hiç olmayacak olumsuz davranışları sergileyebiliyoruz. Hele Ramazan ayında en çok dikkat etmemiz gereken sabırlı olmak kavramına ise adeta dönüp bakmıyoruz bile. Tabii ya, sabırlı olmak kim, biz kimiz? Ancak yüce yaratıcımız öyle söylemiyor. Son derece yumuşak kalpli ve geniş gönüllü olmamız gereken bu günlerde, bize düşen gönül incitmemek, kalp kırmamak olmalı. Evet, dostlarım pek tabii başarabiliriz bunu. Çevremizdeki insanları kırmadan, onları incitmeden iletişim kurabilir, şu gök kubbede hoş sadalar bırakabiliriz.
İnsanların temel beklentileri arasında, hayattan zevk almak, güven ve huzur içerisinde yaşamak vardır. Yani bizler şu dünyada gelip geçici faniler değil miyiz? İşte bu nedenle daha onurlu ve daha huzurlu bir yaşam hepimizin hakkı. Bunun da temelinde sevgi, merhamet, samimiyet ve insana saygı kavramları yatar. İnşallah bahsettiğim bu kavramları hayatına tatbik edenlerden olabiliriz.
Bu bağlamda hepinize güzel bir hafta diliyor, sevgilerimi sunuyorum.