T24 haber sitesinden Cansu Çamlıbel’in Boğaziçi Üniversitesi eski rektörlerinden Prf.Dr. Üstün Ergüder ile yaptığı röportaj benim için çok faydalı oldu. Boğaziçi üniversitesini ziyarette kapıdan içeriye sokulmayan fakat sonrasında kendisinden özür dilenilen Üstün Bey röportajda çok önemli konulara değinmiş. Sizlerin de okumanızı tavsiye ederim. Röportajın bir kısmında dikkati çeken bazı hususları okuyucularımızla paylaşmak istiyorum. “Öyle bir üniversite düşünün ki 1970'li yıllarda bütün üniversiteler kapanırken, ODTÜ boykotlardan geçerken, İstanbul Üniversitesi civarı ve Beyazıt savaş alanına dönmüşken, Boğaziçi’nde eğitim hiç aksamadı. O zamanlar bana bir öğrencimin söylediğini hiç ama hiç unutamam. Dedi ki bana, ‘Hocam burası galiba II. Dünya Savaşı’ndaki İsviçre.’ Öyleydi Boğaziçi. Biz 90'lı yıllarda, 28 Şubat sürecinde başörtülü çocukları okuttuk. YÖK de bize o zamanlar hoşgörü gösterdi. Ben derdimi Kemal Gürbüz’e anlattım. Bu çocuklarla böyle mücadele edemezsiniz. Yasaklarla bu işler hallolmaz. Bu çocuklar bırakın mezun olsun.” Bugünde yasaklara karşı olduğunu söyleyen Üstün Bey, bütün bu gerginlik ve huzursuzlukların sebebinin yasaklar olduğunu söylemektedir. “Ben yasak sevmem. Yasaklarla idare edilmez. Ben sekiz sene Boğaziçi’ni idare ettim, bir disiplin cezası olmadı. Yasaklarla idare etmedik. Anlatarak, konuşarak, hürmet ederek, insana önem vererek. Bakın bazı işin kıymeti odur. Bunu anlamadılar. Boğaziçi uzun seneler böyle yürüdü. Ve uzun seneler bütün öğrenci huzursuzluklarını öyle atlattık biz.” Sayın rektörün söylediği gibi yasaklarla değil; Anlatarak, konuşarak, hürmet ederek, insana önem vererek sorunlarımızı çözebiliriz. Bediüzzaman Said Nursi’nin Hürriyet tanımındaki gibi; “Adalet kanunlarından başka hiç kimse kimseye tahakküm etmesin. Herkesin hukuku mahfuz kalsın yani korunsun. Herkes meşru olan hareketlerinde şahane serbest olsun.” Şunu da unutmayalım ki insan yasaklarla idare edilecek bir varlık değildir.