VİCDAN LAKAYTLIĞI
Vicdan, insanın fıtratıdır. İnsanın karakteri, mizacı ve kişiliğidir. İnsanın ruh dünyasıdır. İnsanın, insanca yaşamasının sigortasıdır. Adaletli olabilmenin ve adaletli kalabilmenin dayanak noktasıdır. Toplumun huzuru ve insan ilişkilerinin düzenidir. Yanlışları gidermenin, çirkinlikleri güzelleştirmenin ve adaletsizlikleri adalet ile değiştirmenin adıdır. Vicdan insan, insan ise vicdandır. Ancak geldiğimiz noktada görülmektedir ki vicdanlarda lakaytlığa düşermiş. Vicdan da kendini unutur ve nisyan köşesine çekilirmiş. Vicdan da tatil-i eşgal( ara verme) edermiş. Akla bir pencere olan vicdan kapanınca insan aklı doğru düşünemezmiş. Akıl ve vicdan arasında ki sağlıklı iletişim kesilince meydana sağlıksız işler çıkar hâle gelirmiş. Vicdan düsturları unutulunca pusulasız bir gemi gibi olunurmuş. Pusulasız gemi ise ya batar ya da sert bir kaya çarparak dururmuş. Vicdan lakaytlığı görürken görmez, duyarken duymaz ve bilirken bilmez olmakmış. Onun için vicdan lakaytlığı insan için diğer tüm lakaytlıklardan daha ağır bir sorunmuş. İçimize giren pis ve fena seciye itibarıyla bir bencil adam bizde diyor: "Ben susuzluktan ölsem, hiç yağmur bir daha dünyaya gelmesin. Eğer ben görmezsem bir saadeti, dünya istediği gibi bozulsun.” Bu düşünce dünyası ve dehşetli fikir altyapısı bize ait olamaz. Bizden değil. Bizim vicdanımızla bir alakası olamaz. Risale-i Nur eserlerinde ifade edildiği gibi “Kimin himmeti yalnız nefsi ise, o insan değil. Çünkü insanın fıtratı medenîdir.” Yani sadece kendisini düşünen bir vicdan olamaz. Yoksa vicdan lakaytlığı vicdan körlüğüne dönmeye başlar.
Yorumlar
Kalan Karakter: