DOĞA KİRLİLİĞİ VE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN SEBEPLERİ
Çevre ve doğa kirliliği, uzay kirliliği, iklim değişiklikleri ile ilgili Türkiye ve dünya kamuoyunun üzerinde ciddi endişelere yol açmaktadır. Gelinen nokta insanı toplulukların geleceğe ümitle bakması zorlaştırmaktadır.
EKOLOJİ (Doğa bilimi. Canlıların hem kendi aralarında hem de, fiziksel çevreleri ile olan ilişkileri inceleyen bilim dalı) üzerine Batı’da yapılan bazı çalışmalar, bu günkü ekolojik bunalımın temelinde Hristiyanlık, Yahudilik gibi dinlerde insanın merkeze koyup ona her türlü istismar ve bencillik hakkını tanıyan anlayışların bulunduğu ifade edilmiştir. İşte bundan dolayıdır ki daha çok para kazanma hırsına kapılan Hristiyan ve Musevi devletler kurdukları endüstri fabrikalarındaki kirli ve zehirli gaz salınımını atmosfere bırakarak ozon tabakasını deldiler ve atmosfer tabakasındaki doğal dengeyi bozup dünyadaki iklim değişikliğine sebep oldular.
Dünyada ve ülkemizdeki iklim değişikliği aşırı sıcaklara veya aniden gelen çok aşırı yağışları neden olmakta bunun sonucunda büyük sel felaketleri yaşanmaktadır. Başkent Ankara'da geçtiğimiz pazartesi günü yağan aşırı yağışların sel felaketlerine sebep olmuş Ankaralı çok sayıdaki vatandaşlarımız bu sel felaketinden büyük ölçüde zarar görmüşlerdir. Bulunduğumuz şehir Afyonkarahisar'da da iklim değişikliği o kadar hat sayfaya gelmiştir ki, günümüzden yirmi, yirmi beş yıl önce kışları soğuk ve kar yağışlı geçer, ilkbaharda Karlar yavaş yavaş eriyerek kar suları toprağın derinlerine kadar iner tarlalara ekilen mahsur çok bereketli olurdu. Aynı zamanda dereler ırmakları oluşturur ve ırmaklar da gölleri oluştururdu. Maalesef Afyonkarahisar'daki Eber Gölü kuraklıktan yok olma aşamasına gelmiştir. Aynı şekilde Dinar’da kaynağı olan ve Ege havzasına hayat ve bereket veren Büyük Menderes Irmağının kurumaya yüz tutmuş olduğunu üzülerek öğrendim.
Bugün Hristiyanlık denildiğinde Hz. İsa'nın öğretilerine dayanan din değil. Hz. İsa'nın ölümünden sonra eski düşmanı “Pavlus” tarafından oluşturulan “Pavlus Kristolojisi” anlaşılmaktadır. Bu “Pavlus Kristolojisi”ne dayanan Hristiyanlıkla, Doğayı sömürmesine izin verilen ve insan vücudu bile çirkin, ezilesi, horlanasıdır. İşte Amerika'nın Afganistan, Suriye, Irak'ta ve daha başka ülkelerde milyonlarca Müslümanı katletmeleri, yine Amerika ve İsrail'in Gazze'de çocuk, kadın, genç, ihtiyar demeden vahşice ve acımasızca öldürerek bütün dünyanın önünde soykırım yapmaları bu söylediklerimize birer örnektir. Ne acıdır ki bütün dünya ve Türkiye'nin dışında bütün İslam ülkeleri seyirci kalmaktadır.
İslam Dini bunun tam tersini düşünen ruh kadar vücuda da değer veren ulvi bir dindir. Bu bakımdan Kur’an-ı Kerim'deki İslam'da insanı ve insanın vücudunun kaynağı ve barınağı olan doğayı horlamak değil onunla bütünleşmek, kucaklaşmak esastır.
Maalesef bazı İslam ülkeleri emperyalist batılı ülkeler tarafından sömürü aracı haline getirilmektedir.
İslam Din’i “RAHMET DİNİDİR”. Bu bakımdan Kur’an-ı Kerim dikkatli olarak okunduğunda O’nun aynı zamanda ekolojik değerler ve sistemler içeren bir metin olduğu görülür. Ekolojik hassasiyet ve idrakin metafizik (Duyu organları ile algılanamayan ve fizik ötesi olarak tanımlanan olguları inceleyen bilim ve felsefe dalı. Örnek; insanın var oluşu, Allah, Kâinat gibi) ve kısmen de teknik temellerini atan İlk kutsal metin Kur’an-ı Kerim'dir.