Yüz dokuzuncu yılını idrak ettiğimiz Çanakkale Zafer’imiz; vatanın her karış toprağını kutsal bilip: “ VATAN NAMSUSTUR” diyen e bütün milletimizin omuz omuza vererek yazdığımız unutulmayacak bir destanımızdır.
Bu destan oğullarını dualarla askere yollayan: “Oğlum, Allah ve vatan için askere gidiyorsun; şehit olursan şehit anasıyım der, öğünürüm, gazi olursan seninle gurur duyar, başım dik, alnım açık gezerim. “Aman ha oğul! Düşmanın önünden bir adım bile geri atmayasın; yoksa hakkımda, sütümde sana helal olmaz” diyen anaların destanıdır.
Çanakkale savaşlarının en şiddetli cereyan ettiği sıradaki bir kahraman Mehmetçiğimiz şehadeti sırasındaki cebinden çıkan bir mektubun hikayesidir.
Savaşın çok şiddetli olduğu bir sırada şarapnel parçası Hasan Onbaşı’nın göğsüne isabet etti. Arkadaşı Ahmet koşarak Hasan Onbaşı’nın yanına geldi. Onu kanlar içinde buldu. O sırada Teğmen Mehmet’te gelmişti.
Ahmet, Hasan Onbaşı’nın başını kucağına almış ağlıyordu. “Hasan… Hasan kardeşim aç gözlerini ne olur!” diye feryad ediyordu. Hasan Onbaşı maalesef şehadet şerbetini içmiş, Allah’ına kavuşmuştu.
O sırada Ahmet, Hasan Onbaşı’nın cebinde kanlanmış bir kağıt gördü ve Teğmen Mehmet’e dönerek: “Komutanım bu bir mektup galiba” dedi. Teğmen Mehmet, Hasan Onbaşı’nın kanlı mektubunu alarak açtı. Okumaya başladı:
“ Ey gözümün nuru Hasan’ım. Kınalı Hasan’ım; kuzum; ciğer parem. Düşmanın eli namussuzca uzanmışken biz burada rahat rahat oturalım mı oğul? Gelinlerimiz, kızlarımız namuslarından emin olsunlar mı? Bizim namusumuz vatanımız, vatanımızda namusumuzdur. Biz namusuz da yaşayamayız, vatansızda oğul. Hoca efendi ezanları, sesi hıçkırıklara boğulmadan okusun mu? De bana oğul? Bebelerimiz rahatça uyusunlar mı beşiklerinde?
Bizimde burada içimiz kavruluyor oğul. Sen dedenden, babandan aşağı kalmazsın. Ben senin anan isem sözlerimi aklımdan çıkarmayasın. Seni de beni de Allah yarattı, vatan büyüttü. Bu vatanın suyu, kursağında; ekmeği iliklerinde duruyor.
Oğul, sen bu ailenin seçilmiş bir kurbanısın! Hasanım! Söyle zabit efendiye; Bizim buralarda kurbanlık koçlar kınalanır; Allah’a kurban olsunlar diye. Gelin giden kızlar kınalanır; namusuna kurban olsunlar diye. Bir de askere giden yiğitler kınalanır; vatanına kurban olsun diye.
Oğlum! Sen, İsmail doğdun. Ben de seni vatana kurban adadım. Onun için saçını kınaladım. El- Hükmü Billah. Allah seni İsmail Peygamber’in yolundan ayırmasın. Seni melekler şimdiden Cennet ehline müjdeleyecekler; Şimdiden rahmetle anacaklardır.
Hasan’ım bir şey daha var. Ben senin ananım. Seni karnımda taşıdım. Helal süt ile büyüttüm. Aman ha oğul, yarın bizde rahmete kavuştuğumuzda bizi de unutma. Bu fakir anamdır de.
Gözlerinden öperim canım Hasan’ım.
“Anan Hatice”
Teğmen Mehmet elinde Hasan’ın mektubuyla hıçkıra hıçkıra ağlıyordu.
-Alıntıdır- Kaynak.
Bir Avuç Kan Bir Avuç Toprak Çanakkale Kitabından, Yaşar Aksan