SİVAS KONGRESİ
4 Eylül 1919, Türk Milletinin bağımsızlık mücadelesinde unutulmaz bir gün olarak tarihe geçti. Mustafa Kemal ATATÜRK’ÜN önderliğinde Sivas’ta toplanan “Sivas Kongresi” Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerinin atıldığı kritik bir olaydır.
Sivas Kongresi, daha önce Erzurum’da alınan kararları tüm ulusu kapsayacak şekilde genişletti ve bağımsızlık yolunda kararlı adımlar atıldı. Türk Milletinin birliği ve bağımsızlığı için toplanan temsilciler, “VATAN BİR BÜTÜNDÜR, BÖLÜNEMEZ” ilkesinin kabul ederek milletin kaderini ellerine aldı. Sivas’ta atılan bu adımlar, Cumhuriyet’in yolunu açtı ve Türk Milletinin bağımsızlık ateşini daha da alevlendirdi. Bu tarihi günün anlamını ve önemini asla unutmayalım. Türk Milletinin azim ve kararlılığı, geleceğimizin en büyük teminatıdır.
Bugünü daha iyi anlamak için Sivas Kongresi’nin ruhunu ve kararlarını hatırlayalım. Her birimiz, bu değerli mirası sonsuza kadar yaşatmalıyız.
Sivas Kongresi’nde doğu illeri adına delege olarak Erzurum Kongresi’nde seçilen Heyet-i Temsiliye (Temsil Kurulu) üyeleri bulunuyordu. Batı ve Orta Anadolu illerinden gelen diğer temsilcilerin de katılımı sayesinde Sivas Kongresi, ulusal bir kongre niteliği kazanmıştır.
Delegeler kongrenin ilk oturumunda İttihat ve Terakki ile bir bağları olmadığını ispat için bir yemin metni hazırlanmış ve bu metin okunmuştur:
“Makam-ı Celil-i hilafet ve saltanata, İslamiyete, devlete, millete ve memlekete manen ve maddeten hizmetten başka bir gaye ve emelimiz olmadığına binaen kongrenin müzakeresi devamı müddetince İhtirasat-ı şahsiye ve siyasiyeden ve fırkacılık amelinden münezzeh bir azim ve iman ile çalışacağıma namusum ve bil cümle mukaddesatım namına vallah, billah” (yemin ederim)
Osmanlı Devleti ile İtilaf Devletleri’ni arasında yapılan Ateşkes Anlaşması’nın imzalandığı 30 Ekim 1918 tarihindeki sınırlarımız içinde kalan ve her noktasında çok büyük bir İslam çoğunluğunun bulunduğu Osmanlı ülkesinin parçaları birbirinden ve Osmanlı topluluğundan parçalanamaz ve hiçbir sebeple ayrılamaz bir bütündür. Bu ülkede yaşayan bütün Müslüman halklar, birbirine karşılıklı hürmet ve fedakarlık duygularıyla dolu, birbirlerinin ırki ve sosyal haklarına saygılı yaşadıkları muhitin şartlarına tam olarak riayetkar (uyumlu) öz kardeştirler.
Osmanlı topraklarının herhangi bir parçasına karşı yapılacak müdehale, işgale ve özellikle vatanımız içinde müstakil birer Rumluk ve Ermenilik kurulmasına yönelik hareketlere karşı Aydın, Manisa ve Balıkesir Cephelerindeki milli cihatlarda olduğu gibi, elbirliği ile savunma ve direnme esası meşru kabul edilmiştir.
Öteden beri aynı vatan içinde birlikte yaşadığımız, bütün gayr-i müslim (Müslüman olmayan) azınlıkların her türlü hakları bütünüyle mahfuz bulunduğundan, bu azınlıklara siyasi egemenlik ve toplumsal dengemizi bozacak imtiyazlar verilmesi kabul edilmeyecektir. Osmanlı Hükümeti bir dış baskı karşısında memleketimizin herhangi bir parçasını terk ve ihmal etmek zorunda kalırsa, Hilafet ve Saltanat makamı ile vatan ve milletin dokunulmazlığını ve bütünlüğünü sağlayacak her türlü tedbir ve kararlar alınmıştır.
İtilaf Devletleri’nce Ateşkes Anlaşması’nın imzalandığı 30 Ekim 1918 tarihindeki sınırlarımız içinde kalıp İslam çoğunluğunun oturmakta olduğu, kültür ve medeniyet üstünlüğünün Müslümanlarda bulunduğu ve bir bütün işgal eden vatan topraklarının taksimi görüşünden büsbütün vazgeçip, bu topraklar üzerinde ki tarihi, ırki, dini ve coğrafi haklarımıza riayet edilmesine ve buna aykırı teşebbüslere son verilmesine ve böylece hakka ve adalete dayalı bir karar alınmasını bekleriz.
Milletimiz insani, muasır (çağdaş) gayeleri yüceltir, teknik, sınai ve ekonomik durumu ve ihtiyacımızı takdir eder. Böylece devlet ve milletimizin iç ve dış bağımsızlığı ve vatanımızın bütünlüğü saklı kalmak şartıyla, altıncı maddede yazılı sınırlar içinde, milliyet esaslarına saygılı olan ve memleketimize karşı istila emeli gütmeyen herhangi bir devletin, teknik sınai ekonomik yardımını memnuniyetle karşılarız. Bu adaletli ve insani şartların gerçekleşmesi, bir barışın acilen kararlaştırılması insanlığın selameti ve dünyanın esenliği adına, en has milli emelimizdir.
Milletlerin kendi geleceğini bizzat kendilerinin tayin ettiği bu tarihi dönemde İstanbul Hükümeti’nin de milli iradeye bağlı olması zaruridir. Çünkü milli iradeye dayanmayan herhangi bir hükümetin keyfi kararlarına milletçe baş edilmediği gibi, böyle kararların dışta da muteber olmadığı ve olmayacağı, şimdiye kadar geçen olaylarla ve sonuçlarla ortaya çıkmıştır. Böylece milletin içinde bulunduğu sıkıntı ve emdişeden kurtulmak çağrelerine bizzat başvurmasına gerek kalamadan, İstanbul Hükümeti’nin milli meclisi hemen ve hiç zaman yitirmeden toplaması ve böylece milletin, memleketin geleceği üzerinde alacağı bütün kararları milli meclisin denetimine sunması mecburidir.
Vatan ve milletimizin maruz kaldığı zulüm ve elemler ile ve hepsi aynı amaç ve maksatla milli vicdandan doğan vatansever ve milli Cemiyetlerin birleşmesinden oluşan genel topluluk bu kez “Anadolu ve Rumeli Müdaafa-i Hukuk Cemiyeti” adını almıştır. Bu cemiyet her türlü particilik akımlarından ve şahsi ihtiraslardan uzaktır ve arınmıştır. Bütün Müslüman vatandaşlarımız bu cemiyetin tabii üyesidir.
Anadolu ve Rumeli Müdaafa-i Hukuk Cemiyeti’nin 4 Eylül 1919 tarihinde Sivas’ta toplanan Genel Kongresi tarafından, mukaddes maksadı takip ve genel teşkilatı idare etmek için bir Heyet-i Temsiliye seçilmiş ve köylerden il merkezlerine kadar bütün milli teşkilatlar takviye edilmiş ve birleştirilmiştir.
- Sivas Kongresi- Atatürk- Sarı Başbuğ- Mustafa Kemal Atatürk-
Sivas Kongresi Türk Millet’imize Kutlu Olsun. Cumhuriyet’imizin Temelini Burada Attık.
Sivas Kongre’mizin 105. Yılı Kutlu Olsun
Alıntıdır.