“İnsanın el attığı bütün fiillerde, sarf ettiği bütün sözlerde adalete yani denge ve ölçüye uymalıdır.”
İsfahanlı Ragıb; şöyle söyler:
“Kur’an-ı Kerim, varlık ve oluşun bütün alanlarında ve tüm boyutlarında veznin (ölçünün) egemen olduğunu bildirir ve insandan bu egemen ilke ve olguyu bozmamasını ısrarla ister.” Çünkü Kur’an-ı Kerim’e “VEZN” her şeyden önce varlığın yapısında egemendir. Üstün körü var edilmiş bir yapıda değildir. Bir amaca yöneliktir ve Allah tarafından bir plan göre hassas ölçüler çerçevesinde var edilmiş bir yapıdır. Bunu Rahman ve Rahim olan Allah (c.c), Kur’an-ı Kerim’in Rahman Suresi’nin 5.-13. Ayetlerinde biz insanlara çok güzel anlatmaktadır.
“Güneş ve Ay, hesaba bağlıdır; her birinin her şeyi Çimen-yıldız ve ağaç secde ediyorlar. Ve gök yükseltti onu. Ve koydu şaşmaz ölçüyü\dengeyi. Azgınlık etmeyin ölçüde\dengede! Ölçüyü\ahengi titizlikle, adaletle koruyun ve saptırmayın ölçüyü\dengeyi! Ve yerküre. Koydu onu toprakta yaşayacak, yarattıkları için. Bir meyve var onda. Ve salkımlarla donatılmış hurma ağaçları. Çimli ve samanlı dane ve hoş kokulu otlar vardır. Bu böyle ilk yaratılıştan başlayan VEZN-MİZAN (denge-ölçü) egemenliği, insanın yaratılışına uzanır; oradan üstün değerlerin ilham edilişine ve nihayet vahyin, insanlık dünyasına indirilişine doru yükselir.
İş orada da kalkmaz; insanın dünya hayatından sonraki ahiret hayatında da ölçü, ahenk ve denge egemenliği vardır. Maalesef insanlık alemi bencilliklerine ve daha kazanma, başka insan topluluklarından daha üstün olma hırslarına kapılarak Allah (c.c.)’ın koyduğu ölçü, denge, adaleti bir kenara bırakarak dünyayı(sonra da uzayı) “KÜRESEL AFETLERİN” eşiğine getirmektedirler.