19 MAYIS 1919 GÜNÜ MUSTAFA KEMAL VE ARKADAŞLARININ SAMSUN'A ÇIKIŞI
Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde yapılan Kurtuluş Savaşı'mızın en önemli anılarından birisi Mustafa Kemal Paşa ve silah arkadaşlarının 1919 ‘un 19 Mayıs 'ında ilk adımlarını Samsun'a atmalarıdır.
Mustafa Kemal Paşa ve karargahı 19 Mayıs 1919 sabahı Samsun'a varabildi. Sabahleyin Kurmay Binbaşı Mehmet Ekrem Bey, sandalla gemiye yanaştı. Binbaşı Ekrem Bey güverte de bulunan Mustafa Kemal Paşa'nın yanına giderek askerce bir selam verdi. "Hoş geldiniz Paşam" dedi. Böylece Mustafa Kemal Paşa'yı Samsun'da ilk karşılayan Binbaşı Mehmet Ekrem Bey olmuştur.
Mustafa Kemal Paşa ve 18 kişiden oluşan karargahı iskelede her iki tarafa sıralanmış halkın işgâl kuvvetlerince silahlarına el konulmuş bir müfreze tarafından karşılanmışlardı. Mustafa Kemal oradan Mıntıka Palas Oteli'ne yerleşti. Otelin balkonuna 9. Ordu Müfettişliği'nin bayrağı asıldı.
Türkiye Cumhuriyeti'nin tarihindeki önemli olaylardan biri Atatürk'ün Samsun'a ayak basışıdır. Türk Milleti Birinci Dünya Savaşı sonrasında kötüleşen koşullar içinde kurtuluş çareleri ararken büyük bir lider Mustafa Kemal Atatürk ortaya çıktı ve Samsun'a ayak basarak kurtuluş yolunu açtı. Samsun’a ayak basışının taşıdığı önem Atatürk’ün Büyük Nutkunu 19 Mayıs 1919 Samsun'a çıkışı ile başlatmasından anlaşılmaktadır.
Atatürk'ün Samsun'a çıkışında gördüğü manzara pek parlak değildi. Şehirde İngiliz işgal kuvvetleri vardı. Pontusçu Rumlar sokaklarda kol geziyordu. Halk kendisini koruyamayacak durumda idi. Atatürk, Samsun'da kaldığı süre içinde her sorunu düşündü. Yolculukta geçirdiği uykusuz geceler sona ermemişti. Şimdide burada uykusuz geceler başlıyordu. Ama O'nda ve O'nun gibi düşünenlerde bu azim oldukça hiçbir engel aşılmaz değildi.
Atatürk, Büyük Nutuk'unda genel durumu şöyle açıklıyor: "Genel durumu daha dar bir çerçeve içine alarak çabucak ve kolayca hep birlikte gözden geçirelim.
Düşman Devletler Osmanlı Devletine ve ülkesine karşı maddi ve manevi saldırıya geçmişler yok etmeye ve paylaşmaya karar vermişler. Padişah ve Halife olan kişi hayat ve rahatını kurtarabilecek çareden başka bir şey düşünmüyor.
Hükümeti de aynı durumda. Farkında olmadığı halde, başsız kalmış, olan ulus, karanlıklar ve belirsizlikler içinde olup bitecekleri bekliyor. Felaketin dehşet ve ağırlığını kavramaya başlamışlar Bulundukları çevreye ve alabildikleri etkilere göre kendilerince kurtuluş çaresi saydıkları önlemlere başvuruyorlar. Ordu ismi var, cismi yok bir durumda. Komutanlar ve subaylar Genel Savaş'ın bunca çile ve güçlükleriyle yorgun, vatanın parçalanmakta olduğunu görmekle yürekleri kan ağlıyor, gözleri önünde derinleşen karanlık felaket uçurumunun kenarında kafaları bir çare, bir kurtuluş yolu aramakla meşgul…
Burada pek önemli olan bir noktayı da belirtmeli ve açıklamalıyım. Ulus ve ordu, padişah ve halifenin hainliğinden haberdar olmadığı gibi, o makama ve o makamda buluna karşı asırların kökleştirdiği din ve gelenek bağları dolayısıyla da içten gelerek boyun eğmekte ve sadık Ulus ve ordu bir yandan kurtuluş çaresi düşünürken bir yandan da yüzyıllardır süregelen bu alışkanlık dolayısıyla, kendisinden önce yüce hilâfet ve saltanat makamının kurtuluşunu ve dokunulmazlığını düşünüyor. Halifesiz ve padişahsız kurtuluşun anlamını kavrama yeteneğinde değil. Bu inanca aykırı bir düşünce ve görüş ileri süreceklerin vay haline? Hemen dinsiz, hain ve reddedilmiş olur…
Diğer önemli bir noktayı da belirtmek gerekir. Kurtuluş yolu ararken İngiltere, Fransa, İtalya gibi büyük devletleri gücendirmemek temel ilke olarak kabul edilmekteydi. Bu devletlerden yalnız biri ile bile başa çıkamayacağı kuruntusu hemen bütün kafalarda yer etmişti. Osmanlı Devleti'nin yanında, koskoca Almanya, Avusturya, Macaristan varken hepsini birden yenip yerlere seren İtilaf kuvvetleri karşısında, yeniden onlara çatışmaya varabilecek durumlara girmekten daha büyük mantıksızlık ve akılsızlık olamazdı.
Bu zihniyette olan yalnız halk değildi; özellikle seçkin denilen insanlar böyle düşünüyordu.
O halde, kurtuluş yolu ararken iki şey söz konusu olmayacaktı. Bir defa İtilaf Devletleri'ne karşı düşmanca tavır alınmayacak ve Padişah ve Halife'ye canla başla bağlı ve sadık kalmak temel şart olacaktı.
Mustafa Kemal Atatürk'ün Samsun'a ayak basması Türk Milleti için bir dönüm noktası oldu Ve kurtuluşun başlangıcıydı. Milli Mücadele'yi başlatmak üzere Samsun'da Anadolu topraklarına bastığı 19 Mayıs 1919 tarihinin önemi nedeniyle de "19 Mayıs" Türk gençliğine armağan etti.
Atatürk: "Gençler! Benim gelecekteki emellerimi gerçekleştirmeyi üstlenen gençler! Bir gün bu memleketi sizin gibi beni anlamış bir gençliğe bırakacağımdan dolayı çok memnun ve mesudum." derken, Türk gençliğine olan güvenini de anlatmıştır.
Atatürk'ün şu sözleri hepimiz için bir rehber olmalıdır: "Beni görmek demek, mutlaka yüzümü görmek değildir. Benim fikirlerimi benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu kâfidir" demiştir.
Atatürk'ü anlamak, yaşadıklarını ve fikirlerini bilmekle mümkündür. Dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunda yaşanan zorlukları her zaman göz önünde tutarak, 19 Mayıs'ları Atatürk'ün emanetine daima sahip çıkarak kutlamalıyız.
19 Mayıs Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı'mız TÜRK MİLLETİMİZE KUTLU OLSUN.
Yorumlar
Kalan Karakter: