Atatürk’ün sağlığı 1937 yılının sonlarına doğru bozulmaya başlamıştı. O zamana kadar ciddi bir rahatsızlık geçirmediği için başlangıçta buna pek önem vermemişti. Eskisi gibi yine yoğun bir şekilde çalışıyordu.
O sırada da Hayat Sorunu uğraştığı işlerin başında geliyordu. 1938 yılı ocak ayında rahatsızlığı daha da artmış karaciğerinden rahatsız olduğu anlaşılmıştı. Türk doktorlarıyla birlikte yabancı doktorlar aynı teşhisi koymuşlardı. Atatürk’ün bu yoğun çalışmaları bırakıp dinlenmesi gerekiyordu.
Türkiye, Hatay’ın özerkliğine kavuşmasını sağlamıştı. Ama hangi devletin denetimine gireceği ancak seçimlerden sonra belirlenecekti. Milletler Cemiyeti’nin seçimlerini düzenlemekle görevlendirdiği komisyonun uyguladığı sayım sistemi, Türkleri azınlıkta Araplarla, Ermenileri çoğunlukta gösteriyordu. Hatay’daki Türkler, Antakya’da büyük bir miting düzenleyerek bu sayımın durdurulmasını sağlamışlardı. Türklerin istedikleri elde edebilmeleri için Fransızlar üzerinde eskisi gibi bir kuvvet gösteriminde bulunmak gerekiyordu. Atatürk hastalığına bakmadan bu mitinge katılmak için ısrar ediyordu.
1938 yılı Mayıs ayı başında Güney’e geziye çıkıp sağlık durumu iyi olmadığı halde Hatay ve komşu yöreleri dolaşmış, askeri birliklerin manevralarını izlemiş, düzenlenen törenlerde saatlerce ayakta kalmıştı. Bu gezi sağlığının artık düzelemeyecek şekilde bozulmasına sebep oldu. 26 Mayıs’ta Ankara’ya aynı günün akşamında da İstanbul’a gitmişti.
Doktorların önerdiği gibi sürekli olarak dinlenmediği için sağlığı daha d bozulmuştu ama hiçbir zaman iyileşme umudunu yitirmemişti. O yıl Cumhuriyet’in on beşinci kuruluş yıldönümüydü. Ankara’ya gitmek, törenlere katılmak Atatürk’ün en büyük arzusuydu.
Kendisini biraz iyi hissettiğinde törende yapacağı konuşmayı hazırlıyordu. Hastalığın verdiği ıstıraba rağmen konuşmasını yazıp tamamlamış ama Ankara’ya gidememişti. 29 Ekim 1938’de Türk Ordusuna bir mesaj yayınlamıştır. Büyük asker mensubu olduğu için her zaman onur duyduğunu söylediği ordusuna böylece veda ediyordu;
“Zaferleri ve geçmişi insanlık tarihi ile başlayan her zaman zaferle beraber medeniyet nurlarını taşıyan Türk Ordusu! Memleketi en buhranlı ve zor anlarda zulümden, felaket ve musibetlerden ve düşman istilasından nasıl korumuş ve kurtarmış isen Cumhuriyetin bugünkü feyizli devrinde de vazifeni her an yapmaya hazır olduğuna benim ve büyük ulusumuzun tam bir inancı ve itimadımız vardır. Büyük Türk Milletinin huzurunda, kahraman ordu sana kalbi şükranlarımı beyan ve ifade ederken büyük ulusumuzun iftihar hislerine de tercüman oluyorum.”
1 Kasım 1938’de ilk kez TBMM’nin açılışına Cumhurbaşkanı Atatürk’ün açılış nutkunu Başbakan Celal Bayar tarafından okunmuştur. Atatürk bu mesajında şu görüşlere yer vermiştir:
Memleketimizi her gün daha çok kuvvetlendirmek, her alanda her türlü ihtimallere karşı koyabilecek halde bulundurmak ve dünya olaylarının bütün safhalarını büyük bir dikkatle izlemek, barışsever siyasetimizin dayanacağı esasların başlangıcıdır.”
İyice ilerleyen hastalık Atatürk’ü yatağa düşürmüştü. Sonunda 10 Kasım 1938 Perşembe günü saat 9’u 5 geçe girdiği komadan kurtulamayarak hayata gözlerini kapatmıştır.
Atatürk’ün ölüm haberinin yurtta ve dünyada duyulması büyük bir yankı uyandırmıştır. Türk Milleti’nin bu ölüm karşısında duyduğu derin acıyı anlatmak mümkün değildir. Denilebilir ki, hiçbir önderin ölümü milletinde böylesine büyük bir üzüntü yaratamamıştır.
16 Kasım günü Atatürk’ün tabutu Dolmabahçe sarayında katafalka konulmuştur. Üç gün üç gece aralıksız İstanbul ve çevresindeki illerden gelen halk gözyaşları içerisinde onun manevi huzurunda saygı duruşunda bulunmuşlardır.
19 Kasım 1938 günü Prof.Dr. Şerafettin Yaltkaya tarafından cenaze namazı kıldırılmış, daha sonra tabut büyük bir törenle Yavuz Zırhlısı’na konulmuştur. Yavuz Zırhlısı Gülhane önünden ayrılırken limanda bulunan tüm yerli ve yabancı gemiler sirenlerini çalarak Mustafa Kemal Atatürk’ü son yolculuğuna uğurluyordu.
29 Kasım da Ankara’ya getirilen cenazeyi on binlerce kişi karşılamıştır. TBMM önünde kurulan katafalk önünde halk acılar ve ağlayışlar içinde akın akın geçmekteydi. 21 Kasım da büyük bir tören yapılmış Atatürk dünyada büyük bir ilgi ve hayranlık uyandırmıştır.
Cenaze törenine bütün dünya devletleri askeri birlikler yollayarak katılmışlardır. Cenaze törenlerinden sonra Atatürk’ün naaşı Etnografya Müzesinde hazırlanan geçici kabrine konulmuştur. 10 Kasım 1953’te de büyük bir törenle oradan alınarak Türk Milletinin onun için yaptırdığı ANITKABİR’E getirilmiş, yurdun her ilinden getirilmiş vatan topaklarına verilmiştir.
Büyük ATATÜRK’Ü kaybetmenin acısı ülke üzerinde bir kâbus gibi çökmüştü. Halid Ozansoy ıstırabını şöyle dile getirmiştir;
“Nasıl Atatürk’ü anlatırken kelimeler aciz kalırsa bugünkü kederimizi de anlatacak kelimeleri bütün Türk Milleti olarak bulamıyoruz. Bu öyle bir keder ki, idaresini ve metanetini Atasının sağlam enerjisinden alan bizler, bu kederi taşıyamıyoruz.”
Başka bir gazetede ise Türk Milletinin ıstırabı şu satırlarla dile getiriliyordu: Ağlıyoruz! Kadın, erkek, genç ihtiyar aynı yaranın acısını duyan tek bir fert gibi hep beraber ağlıyoruz. Istırabımız Türk Birliği’nin ve Türk Kudretinin azametiyle mütenasiptir. Ancak büyük milletlerdir ki sevinçleri de ıstırapları kadar derin olur.”
Kurtarıcısını ve en büyük evladını kaybeden Türk Milleti adına 11 Kasım 1938’de Ulus Gazetesinde ki başyazısında Falih Rıfkı Atay, Türk Milletinin dile getirerek şöyle yazıyordu;
“Aylardan beri, on yedi milyon onun başucunda bu faciayı geciktirmek için çırpındı durdu. Boş sözü bırakalım Atatürk ölmüştür, hakikat bu! Müthiş olan bu! On yedi milyon bir günde bir babadan öksüz kaldık. Onsuz… Fakat ona bin kere verdiğimiz bir tek namus sözüyle kaldık. Eserini ve davasını korumak ve yükseltmek! Bizler için hayatın bir manası varsa bu yemini yerine getirmek için yaşamaktır.”
“Bugün ona ağlayıp yanmak için tek bir kalbiz; yarın onun eserini ve davasını müdafaa etmek için bir tek irade gibi kaynaşacağız.”
Bütün sıfatları ile birlikte ATATÜRK en büyük insan, insanlık davasının da en büyük izleyicisiydi. Ölümünün dışarıdaki devletlerde de yankıları da o derece etkili ve güçlü olmuştur. Atatürk, insanlık ve uygarlık savaşının en yılmaz temsilcisi, milletlere bağımsızlık, insanlara özgürlük idealinin en mümtaz simasıydı. Çetin mücadelerle kazandığı zaferler sınırları aşmakta insan sevgisi üzerine kurulan tahtlar, gönüller fatihi gibi taçlanmaktaydı. Her ülkede her insan, insana değer verdikçe Atatürk’e yaklaşmakta ona sevgiden çelenkler örmekteydi. Atatürk’ün ölümünün yabancı ülkelerde ki yankıları, Atatürk için söylenilen sözlerde, saygı duruşlarında ülkelerinde matem ilan edilerek büyük yasımıza olmakta ve Atatürk’ün cenaze törenine katılmakla görülmüştür. Atatürk bir konuşmasında şöyle söylemiştir;
“Bir gün benim vücudum elbet toprak olacaktır. Ama Türk Milleti daima ve ilelebet payidar olacaktır!”
Allah Atatürk’ümüzden ve bu vatana seve seve canını, kanını feda eden tüm atalarımızdan, şehit ve gazilerimizden memnun olsun. Ruhları şad olsun.
Onları saygı, sevgi, minnet ve özlemle anıyoruz. Çünkü onlar milletimizin birliğini dirliğini sağlamışlardır. Bizlere düşen görev de onların izinden yürümek ve birlik beraberlik içinde olmaktır.
“SU UYUR; DÜŞMAN UYMAZ. UNUTMALIYIM.”
ATATÜRK’ÜN HAYATTAN AYRILIŞI VE YANKILARI
Yayınlanma :
10.11.2025 01:20
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: