Toplum içinde olduğu gibi aile içinde de haklara uyulması ve sorumlulukların yerine getirilmesi için belli bir düzen ve disiplin kurulmasına, rollerin belli olmasına ihtiyaç vardır. Nisa Suresi’nin 34. ayetine bakılırsa, Kur’an-ı Kerim aile reisliği yetki ve sorumluluğunu, koyduğu genel ahlak ve adalet ilkeleri çevresinde erkeğe vermiştir. Bununla birlikte, İslamiyet’in tamamen ahiret düzeninin sağlıklı işleyişini temin maksadıyla erkeğe tanımış olduğu aile reisliği işlevi, ona asla kadın üzerine bir baskı ve zorbalık imkânı vermez. Ahlak ilkeleriyle çelişen bu nedenle de Kur’an’ın Peygamber’e (sav) bile tanımadığı (el-Ğaşiye 88/21-22) bu imkânın, sıradan insanlara tanınması mümkün değildir. Dolayısıyla kadının kocasına saygısı ve kocanın da kadınına saygısı zorlama değil, ahlaki bir saygıdır. Eşlerin birbirine saygısı çok önemlidir. Kur’an-ı Kerim, “Kadınlarla iyi geçininiz” buyurur (Nisa Suresi 4/19). Hz. Peygamber (s.a.v.) de insanların en iyisinin, eşine karşı iyi davrananlar olduğunu ifade eder.
Kınalızâde’nin İslam ve Türk kültürünün klasiklerinden olan Ahlak-ı Alâî adlı eserinde, kocanın eşine karşı görevleri özetle şu şekilde sıralanır: Erkek karısına karşı iyi davranmalı, haklarını gözetmeli, gücü ölçüsünde evinin ve eşinin maddi ve manevi ihtiyaçlarını gidermeli, evin yönetimine onu da ortak etmeli, evin dâhili işlerini ona bırakmalı; eğer eşlerden ikisi de çalışıyorsa, erkek evin dâhili işlerinde de karısına yardım etmeli; eşler birbirinin akrabalarına saygı göstermeli ve ikramlarda bulunmalıdır. Erkek, karısıyla yetinmeli, başka kadınla evlenmemelidir. Çünkü iki evlilik, kıskançlık ve geçimsizlik doğurur. Eşlerin her hususta birbirine güven duymaları çok önemlidir. Eğer eşler arasında güven sarsıcı durumlar olur da eşler birbirine güvenmezlerse, o evlilikten hayır gelmez ve huzur da doğmaz. Çocukları da perişan olur, kendileri de.
Kınalızâde, Ahlak-ı Alâî adlı eserinde çok kadınla evliliğin insan tabiatına aykırılığını şu şekilde ifade eder: “Evde erkek tende cam gibidir; iki tende bir can olmadığı gibi iki kadında da bir erkek yakışmaz.” Bütün tarihî bilgiler, İslam topluluğunda ana gövdeyi oluşturan orta tabakanın bir tek kadınla hayatlarını sürdürdüğünü belgelemektedir. Esasen dönemin ileri gelenleri de halkı tek kadınla evliliğe teşvik ediyordu. Fatımi halifesi Muiz Lidinillah şunları söylüyordu: “Kadınlarınıza ilgi gösterin, eşiniz olan tek kadınla yetinin, zina yapmayın. Zina dinimizde haramdır; iki cihanda da rezil, rüsva olursunuz. Bir erkeğe bir kadın yeter” demiştir.
Yorumlar
Kalan Karakter: