KİTAP OKUYANLARA TEŞVİK
Kitap okuma oranlarına bakıldığında, dünyadaki sıralamamızın hiç de iç açıcı olmadığı hepimizin malumu. Öyle ki, dünyanın pek çok ülkesinde yıllık bazda okunan kitap sayısıyla bizim ülkemizin verileri kıyas edildiğinde, dünyanın geri kalmış, diğer bir deyişle gelişmemiş ülkelerinin liginde görüyoruz kendimizi.
Elbette yukarıda belirttiğimiz meselenin pek çok yönü var. Bir defa kitap fiyatları pahalı, bu konuda hemfikiriz. Yine aynı zamanda özellikle günümüzde kaleme alınan eserlere bakıldığında, adeta birbirinin kopyası cümleler ve tekrar tekrar gözümüze sokulan aynı bilgilerle kendini tekrar eden yazı dizisi gibi adeta kitaplar. Pek çok kişinin gözünden kaçan, ancak ülkemizin eğitim seviyesi ve insan kalitesine doğrudan olmasa da, pek çok yönden olumsuz tesiri olan bir durum da şu ki; kalitesiz ve yetersiz yazarların(!) kaleme aldığı, kalitesiz kitaplar. Hatta size belki pek çoğunuzun bildiği bir sır vereyim mi? Birçok kitap yazarının(!), yurt dışında basılan kitapların çevirisini yaptırıp, kendisi yazmış gibi piyasada kendisine yer açtığı, konferanslar verdiği de gelmiyor değil kulağımıza. Ama iftiradır, ama gerçektir tam olarak emin olmasak bile, inanın değerli okurlarım; böyle bir durumun şüphesi bile içimizi acıtıyor. Neden mi? Kitap dediğimiz şeyin kopyası, taklidi, amiyane tabirle çakması mı olur yahu? Kitap demek, “özgün eser” demektir. Yazar demek; “özgün fikirleri olan, dünyaya geniş bir çerçeveden bakarak, kendisine ve okurlarına geniş bir perspektif çizen sanatkâr” demektir. Bir insanda yazma yeteneği yoksa bilgi ve kültür yoksa neden kitap yazar ki değerli dostlarım? Salt amacı ticaret olmaz mı böyle insanların? Kitap üzerinden ticaret mi olur dediğinizi duyar gibiyim, ama maalesef, neyin ticareti yok ki günümüz kapitalist dünyasında?
Gelelim yazımızın başlığında ele aldığımız konuya. Aslında ne kadar da geveze olduğumu yazdıkça anlıyorum, zira başlıktaki konuya gelene kadar kendimi yazının ortasında buluveriyorum. Ama sanırım yazarlığın cilvesi bu dostlarım, annesini görünce şımaran çocuk misali, okurlarıma hitap ederken, biraz hoyrat oluyorum sanırım. Bakın konu yine dağıldı. Neyse, devam etmek gerekirse; benim fikrime göre, ülkemizde kitap okuma oranlarının artması için çaba göstermek isteniyorsa; kitap okuyanlara çeşitli teşviklerde bulunulmalı devletimiz tarafından. Bunu kitap yazarı kimliğimle istemiyorum, yanlış anlaşılmasın. Bunu ben “iflah olmaz bir kitap kurdu” olarak, ailece ciddi anlamda kitap okuyan ve dolayısıyla yıllık çok ciddi miktarlarda kitap alımı yapan bir ailenin ferdi olarak istiyorum.
Bu teşvik nasıl olabilir derseniz; yıllık kitap okuma miktarına bakılarak, evimize aldığımız kitapların fatura bilgileri üzerinden, devlete ibraz ettiğimiz faturaların belli bir kısmına, örneğin %50’sine devletimiz teşvik verse, yani aldığımız kitapların yarısına sponsor olsa, biz ve bizim gibi kitap kurtları da ağzının tadıyla yılda daha fazla kitap okuyabilse, aydınlanabilse.
Ancak şu da var; “yahu tamam, devletimiz kitap faturanızın yarısına sponsor olsun, tamam ama emin olun, bu işin de sahtekarlığına kaçan insanlar çıkmaz mı?” dediğinizi duyar gibiyim. Ne yazık ki, sahte faturalarla, ya da almadığı kitabın faturasıyla yahut çeşitli şekillerde sahtecilik yapmaya çalışanlar mutlaka olacaktır. Bu ülkenin kaderi bu zaten. Ama işte kitap okumayı, eğitimli olmayı ve erdemli insanlar olabilmeyi ne kadar teşvik edersek, insanlarımızı ne kadar doğru ve eksiksiz eğitirsek; bu sorunlarla da o kadar daha az karşılaşmaz mıyız dostlarım?
Her işin başı eğitim değil midir? İnsanımız ne kadar çok okur, ne kadar çok aydınlanırsa, ne kadar çok düşünsel bakabilmeyi öğrenir ve hayata eleştirel gözlerle bakarsa, biz de ülke olarak çağ atlamaz mıyız?
Öyle olmaz mı değerli dostlarım, ülkeler eğitimle yükselir diye biliyorum ben. Yani her işin başı eğitim, her işin başı kitaplar. Öyle olmasaydı; yüce yaratıcımız, kutsal kitabımızda bizlere seslenirken; ilk ayetinde bizlere “OKU” diye hitap ederek başlar mıydı? Demem o ki; yüce yaratıcımızın bile ilk emri “oku” iken; okumamak ne haddimize dostlarım? Okuyalım, gelişelim, geliştirelim. Sizleri sevgiyle selamlıyor, en içten sevgilerimi yolluyorum.