Tutturmuşuz sanki ağız birliği yapar gibi; “yok kardeşim bunlardan adam olmaz.” Yahu sen kaç paralık adamsın da, bunlardan adam olmayacak? Hangi terazinin kefesiyle tarttın da, bu karara vardın? Olur kardeşim. Vallahi de olur, billahi de.
Biz millet olarak tez canlı, hareketli, sabırsız karaktere sahip bir memleketiz. Bu hallerimiz kimi zaman avantaj gibi görünse de, çoğunlukla dezavantaj olarak karşımıza çıkıyor. Trafikte biri önümüze kırsa, hemen elimize levye alıp atıyoruz kendimizi kavganın ortasına. Yahu, bir dur bakalım, olayı konuşarak halledersiniz belki. Nedir bu hemen adam dövme, kavga çıkarma telaşı, dövüş merakı?
Oldum olası hiç anlamamışımdır, bir insan başka bir insana neden hakaret eder, neden şiddet uygular ya da neden haksızlık eder? Yaşayarak öğrendiğim kadarıyla elcevap; daha çocukluk çağlarında pohpohlayarak büyüttüğümüz gözümüzün bebeği evlatlarımıza gereken eğitimi vermememiz ve hakka, hukuka saygılı olmayı öğretmememiz olamaz mı?
Ben bu tip konularda, kamu otoritesine de fazlasıyla görev düştüğü kanaatindeyim. Nasıl mı? Örneğin en küçük mahalli idareler olarak muhtarlıklar ve bir üstü idareler olan Belediyeler. Nasıl yani dediğinizi duyar gibiyim. Şöyle ki; muhtarlarımız mahallelerinde kitap okuma oranlarını, özellikle de çocukların kitap okuma seviyelerini artırmak amacıyla ne varsa yapmalılar. Olmadı, belediyelerden yardım isteyebilirler. Sonuçta; eğitime hizmet etmek de bir vatan borcudur.
Belediyeler ne yapabilir? Bazı ilçelerde bu tip organizasyonların, belediyeler eliyle yapıldığını görüyoruz lakin gelişmiş ülkelerin oranlarıyla kıyasladığımızda, aslında ne kadar gerilerde olduğumuz da görülüyor zaten. Belediyelerin de kendi imkânları dâhilinde kitap günleri düzenleyerek; gerekirse ödüllü yarışmalar organize etmesi ve ailelerin de içinde olduğu bir zincir kurması önemli. Çünkü aileleri işin içine katmazsanız, çocuklar üzerinde fazla bir etkiniz olmaz. Elbette burada bahsettiğimiz şekilde organizasyonlar yapılıyor birçok belediye tarafından, bunlardan haberdarız. Ancak yetmez, yetmiyor. Daha çok şehirde, daha çok ilçede, daha çok mahallede kitap okumak ve okutmakla ilgili faaliyetler gerçekleştirilmeli.
Belediyelerimiz kültürel faaliyetlerini, yalnızca konser ya da konferans kapsamında tutmamalı. Özellikle kitap okuma oranını artırıcı ve teşvik edici organizasyonların başrolünde olmalı. Genç nüfusumuza kitap okumayı aşılayamazsak; ileride ülkemizi emanet edebileceğimiz sağlıklı düşüncelere sahip, üretken bir nesil bulmamız mümkün olmayabilir.
Bizler yanlış yerlere, yanlış yatırımlar yapmayı seven insanlarız. Bunu da zaman zaman ortaya çıkan, bazen banker, bazen saadet zinciri, bazen de çiftlik bank adıyla insanlara yüksek kar vaat eden insanlara ve oluşumlara yüksek miktarlarda para kaptırmamızdan da anlayabiliyoruz. Çünkü çalışmadan kazanmak, yattığımız yerden yüksek karlar elde etmek hoşumuza gidiyor. Bize “çalış” demesinler de, ne derlerse desinler. Bize yattığımız yerden para versinler, biz de paşalar gibi yiyelim.
Ne yazık ki böyle bir dünya gerçek hayatta yok. Olsa olsa sanal âlemde olabilir. Hem unutmayalım ki; bedava peynir, yalnız fare kapanında olur. Bu gerçeği göz önüne alarak; okuyacağız, çalışacağız, üreteceğiz ve bu aziz milletin sonsuza dek başını yere eğdirmeden yoluna devam etmesini sağlayacağız. Bize düşen görev ve sorumluluklarımızı hakkıyla yerine getiriyor olmak dileğiyle. Sevgiyle kalın.