Tükenen, geride kalan yıllarımızın, acı tatlı hatıralarımızın, umutlarımızın yenilenebileceği
umuduyla bir takvim başlangıcı olarak ilan edilip, şaşaa ile karşılanan yeni yılın, güya üzüntüyle
gönderilen eski yıla çatışma gününe yılbaşı denilmektedir.
Dini ve milli kültür atmosferinden uzaklaştıkça Hicri yılbaşı, üç aylar, gusül, Kadir Gecesi,
sabır, şükür gibi kavramlar eskiye ait semboller olarak gittikçe de daha az önem verilen bir durum
arz ediyor.
"Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için, yarın ölecekmiş gibi ahiret için çalışınız.” mübarek sözü de tamamen dünya için çalışma esasına dayalı DÜNYEVİLEŞMEK şekline dönüşüveriyor.
Kişi, Allah'ı ve ahireti unutarak hırsla dünyaya sarılınca değerler, arkadaşlık, dostluk, sabır, şükür, kul haklarına, kadın haklarına, çocuklara, çevre ve doğaya, mülkiyet haklarına, can ve mal emniyetine karşı görevlerini unutuveriyor.
Okumayan, araştırmayan, fikretmeyen, üretmeyen nesiller, ilerleyen zamanlarda varlık ve beka sorunu olarak karşımıza çıkacaktır.
Yeri gelmişken Hicri yılbaşına konu olan Hicret'ten söz etmemek olmaz.
Hicret; daha güzel amaçlar için bulunulan yerden daha başka bir yere göç etmektir.
Hicret; Hz. Peygamberin Medine'ye göç için yolculuğunun adıdır.
Hicret; Hz. Ali'nin Peygamberimizin yatağında İslam düşmanlarına karşı nöbet tutmasıdır. Böylelikle candan geçebilme kararlılığını, fedakarlığı sembolize edebilmektir.
Hicret; Hz. Ebubekir le dostluğun, sadakatin zirveye ulaşması demektir.
Hicret, Mekkeliler için fedakarlığın, meşakkatlerin göze alınması, Medineliler için yine fedakarlığın, paylaşmanın, dostluklara kucak açmanın ifadesi olmuştur.
Hicret; Allah'ın yasakladığı şeyleri terk edip, güzelliklere doğru göç etmenin de ifadesidir.
Hicret, Rabbimizin emir ve yasaklarına, Onun rızasına uygun hareketlerle Sırat-ı müstakime yolculuktur.
Peygamberimizin rehberliğinden ve örnekliğinden uzaklaşma ise tersine hicret anlamı taşır. Böylesine ve daha nice hikmetleri bünyesinde barındıran Hicreti iyi okumalı, anlamalı, bununla
birlikte hayatımızın akışına yön vermeliyiz.
Bizimle milli kültürümüzle zerrece alakası olmayan miladi yılbaşının, noel kutlamalarını taklidin, cafcaflı vitrin süslemelerinin, televizyon ve eğlence ortamlarında o gecenin haramların
cirit attığı bir geceye dönüşmesini tersine hicretin bir başka tezahürü olarak yorumlayabiliriz.
Hak ve hakikat, şer ve batıl kendine hicret ettireceği yere batıl ve ser, Hak yolundakileri
şerre doğru hicret ettiriyorsa sorun var demektir.
Bünyesinde koskoca bir orduyu (yaklaşık 175.000) barındıran Diyanet işleri Başkanlığı ve teşkilatı Hicreti doğru anlamak, yorumlamak, şahıslarında yaşamak ve millete anlatma seferberliğine girişerek mutlu başlangıçlara önayak olmakla yükümlüdür.
Gazi Mustafa Kemal tarafından 3 Mart 1924'te kurulan Diyanet İşleri Başkanlığının görevi, İslam dininin itikat ve ibadet alanıyla ilgili işleri yürütmek ve dini kurumları idare etmek, şeklinde ifadesini bulmaktadır. Uzun yıllar Evkaf Umum Müdürlüğünce yürütülen çalışmalar 1.7.2012 tarihli ve 6002 sayılı kanunla bugünkü şeklini almıştır. 2018 den itibaren de Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi gereğince Cumhurbaşkanı'na bağlanmıştır.
Savunma sanayi, yerli teknolojiler kullanılması, mavi vatanın geleceği konusunda olumlu çalışmalara imza atılarak dışa bağımlılıktan yerliliğe Hicret edilmesini takdir etmemek mümkün değildir.
Benzer çalışmaların seferberlik anlamında Diyanet teşkilatınca yürütülmesini istemek,
geleceğe güvenle bakacak Türk Milletinin ve ona umut bağlayan Türk ve İslam Dünyasının arzusudur.
İnsana adamlığını yaşatan, onu şerefli yerine oturtan, Eşref-i mahlukat, makamına yükselten ve yücelten bir medeniyete Hicret’e kapı aralamak ne güzeldir.
İnsanlık yeni bir ilim ve teknoloji çağını yaşayacaktır. “Besmeleli ve hamd edeli” bir bilim, teknoloji ve medeniyet.
Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır diyen merhum şair ötelerden tamamdır diye yanıt bekliyor.
Milletimizin dertleri de çoktur, imkanları da fevkalade yüksektir. Özellikle savaş, deprem sosyal yardımı gerektiren konulardaki envanteri birdenbire yükseliverir. Millete rehberlik edeceklerin bu gerçeği unutmadan harekete geçmesi şarttır.
Ülkemizin sorunları, Millet Partisi Genel Başkanı Sayın Cuma NACAR'ın şablonlaşmış Herkese Adalet, Her Yerde Adalet, Her Zaman Adalet, prensipleriyle ilmin kılavuzluğunda Ortak Akılla çözümlenebilir.
Sessiz, sedasız başlayan 1445 Hicri yılımızı, hayırlara vesile olacak Hicretlere dönüştürecek devlet ve millet adamlarına Allah'tan başarılar diliyorum.