İnsanoğlunun duyduğunda ya da gördüğünde hoşnut olacağı bir sözdür davet. Tam olarak yaratılış gayemiz de bu davet üzerinedir.
Kitaplar bunun için indirilmiş, Peygamberler bunun için gönderilmiştir. Kaynağını kutsal kitaplardan alan dünyadaki, kütüphanelerdeki milyonlarca, milyarlarca ciltli eserlerin hepsi de okunmak, anlaşılmak için davet eder durumdadır.
Yaratılmış dağlar, insanlığın istifadesine sunulmuş, denizler, ormanlar, kuşlar, hayvanlar, aldığımız nefes, sağlık, birbirini tamamlamak için yaratılan eşler, ana, baba, kardeş, çocuklar, torunlar, dünyayı ısıtıp aydınlatan güneş, ay, bulut ve rüzgarlar... daha sayılamayacak kadar çok nimetler fikir yürütmeyi bekleyen davetlerdir.
Hak yoluna davetle, şer yoluna davetler her an ve her zaman çatışma halindedir. Dünya kuruldu kurulalı bu böyledir.
İnsanlar saptıkça hak yoldan, davetçiler gönderilmiştir. Davetçilerin işi her devirde zordur. Çünkü, Hakkın karşısındaki şeytanın davetler allanıp, pullanıp nefse hoş gelecek şekilde gizlenerek yapılmaktadır.
Konu çok derindir ama basit bir misallemeyle anlatmaya çalışalım:
Eline sevdiği bir arkadaşının düğün davetiyesini alan sevinir.
Eline taziye veya anma toplantısı için davetiye alan üzülür.
Eğlenceli hoş vakit geçirilecek sinema, konser davetlerine iştirak fazla olurken dua, ibadet, konferans gibi etkinlikler için olan davetlere iştirak diğerlerine göre az olur.
Derin olan bu davet konusunu günümüzde yaşanılan olaylar silsilesine indirgeyerek anlaşılır hale getirmeye çalışalım.
Devleti idare etmeye talip olan siyasi partiler üyelerini, vatandaşlarını, taraftarlarını artırmak için çeşitli toplantılar, reklamlar, algı operasyonları, eşantiyonlar gibi unsurları kullanarak davette bulunurlar. Hisse, heyecana, menfaate hitabeden bu davetler okumayan, akletmeyen, araştırmayan kitlelerde revaç bulur.
Devlet hazinesinden yani vatandaşın kendi yatırdığı vergilerle, kendisine yapılan propagandalarla zihni bulandırılmaya çalışıldığını fark etmeden alıntıya kapılır.
Adaleti arasa partilere yapılan yardım herkese mi yapılıyor diye; olumsuzlukla karşılaşır adaletin çiğnendiği siyasi yelpazedeki kısmi başarılar sonuçta hüsran doğurur.
Öte yandan adaletten yana olup hakkı savunanların davetleri yeterince anlaşılamaz.
Bütün bunlar gösteriyor ki, Türkiye olarak dünya klasmanında olman gerisindeysek iktidara gelenler görevlerini yeterince yapmamışlardır.
Bir Almanya, bir Japonya cihan harplerinden bizden nice sonra çıkmalarına rağmen bizden oldukça iyi durumlardadır. Okuma, ilim bilim çalışma, üretme, milli bilinçlerini üstün tutma, israf ve gösterişten uzak olma bu toplumlarda bize nazaran üst sıralardadır.
Milletimizin dertleriyle dertlenen, sevinçleri ile neşelenen davetçilere ihtiyaç vardır.
Bir parti ortaya çıkıp;
Derdi Türkiye olanlar,
Derdi Büyük Türkiye olanlar,
Derdi Egemen millet olanlar,
Dendi Ay-Yıldızlı al bayrak olanlar,
Derdi bayrak inmez, vatan parçalanamaz olanlar,
Benim haklarımı savunacak, Milli Kültür, Milli Eğitim, Milli Ekonomi, insanca yaşama, Türk parasını yerlerden alıp layık olabileceği yere çıkaracak devletler arasında saygın yerini alacak, Türk ve İslam aleminin bayraktarlığını yapacak seviyelere çıkaracağız davetini yapsa sanıyorum hoş bir davet diye düşünürsünüz. Akabinde de iyi hoş da bu nasıl olabilir diye soru sorarak az bir şey ümidimizi kırmaya kalkışabilirsiniz.
Ben bunun için ne katkıda bulunabilirim diyerek bu düşüncede olanlara katılırsam seninle beraber seninle bu mücadele güçlenerek sonuca ulaşacaktır.
İşte millet davasının, muhteşem Türkiye sevdasının davetçisi Millet Partisidir. Bilge lider Aykut Edibali'nin takipçisi Millet Partisi Genel Başkanı Cuma Nacar Afyonkarahisar’a geliyor. Cuma günü Kanal Cumartesi günü Gün FM’de davetini yenileyecektir.