572. yılını kutladığımız İstanbul'un Fethi dolayısıyla bir muhasebe, murakabe, düşünce ekzerzisine ihtiyaç olduğuna inanıyorum.
Doğu Roma İmparatorluğunun başkentinin yani Bizans' ın ya da o günkü ismiyle Konstantinopolis’in yüzlerce kez kuşatıldığını, savaşlara sahne olduğunu biliyoruz. Karanlığı temsil eden zulmün sonlandırılması gerektiği asırlar önce Allah'ın son elçisi tarafından bir hedef, bir müjde ile ortaya konulmuştu. NE GÜZEL KOMUTAN, NE GÜZEL ASKER muştusuna layık olabilmek arzusuyla niceleri surların dibinde, yollarda şehit düştüler. Bunlardan ilk akla gelen Eyüp El Ensar' dır. 80'li yaşlarına gelmiş olmasına rağmen İstanbul kuşatmalarına katılmış, Fetihten yaklaşık 800 yıl önce surlann civarında şehit olmuştur.
"Savaş, hoşunuza gitmediği halde size görev olarak yazıldı. Hoşunuza gitmeyen bir şey, sizin iyiliğinize olabilir. Hoşunuza giden bir şey de sizin için kötü olabilir. Bunları bilen Allah' tır siz bilemezsiniz." Bakara 216.
Hemen hiç kimsenin arzu etmediği, işini, ailesini, kurulu düzenini bırakıp hayatını tehlikeye atmaya hevesli olmayacağı savaş, hayatın bir gerçeğidir. Bunun için savaşa her an hazırlıklı olmak, geri dönüşü olmadığında da bu görevi hakkıyla yerine getirmek Müslümanların en temel sorumluluklarındandır.
Atalarımız bunu HAZIR OL CENGE, İSTER İSEN SULHU SALAH, diyerek formüle etmişlerdir.
Yaradılış gayesinde de, insan nefsinde iyi ile kötünün daima savaşı vardır. Şeytana yenilmeyen nefis, kişinin huzuruna sebep olur. Eskiden meydanlarda olan savaşlar şimdilerde ekonomik, kültürel, teknolojik, moral, siber, toplu katliamlar, aç susuz ilaçsız ve çaresiz bırakma, asimilasyon gibi alanlarda acımasızca icra edilmektedir.
Bütün bunlarla mücadele yöntemleri geliştirilerek insanlığın huzur ve barış medeniyetini tesis etmesi, yani ıslah edici olarak mücadele etmesi Yaradan’ın emridir.
Sultan Mehmet bu emre uygun olarak önce sarsılmaz iradesini ortaya koymuş, "Ya ben İstanbul'u alırım, ya İstanbul beni, diyebilmiştir." Gemileri karadan yüzdürerek Haliç' e indirecek kadar üstün yetenekli ve aynı zamanda bir fikir, gönül şairi idi. Matematikte, Fizikte, mekanikte ve mühendislik alanlarında başarısını kanıtlamış altı kadar yabancı dili iyi derecede bilen 21 li yaşlarında deha bir komutandı.
Bizanslılar "Bir Ortodoks ve Rus yazarı, aralarındaki mezhep birliğine ve kültür yakınlığına rağmen, Türklerin bahsettiği din hürriyeti ve adalet dolayısıyla İstanbul'un Sultan Mehmed' in adil eline geçmesini ilahi bir emir saymıştı. Slavların çoğu da Türklere değil, hala Bizanslılara düşman gözüyle bakıyorlardı." Prof.Dr. Osman Turan, Türk Cihan Hakimiyeti Tarihi Shf. 52.
Katoliklerle birleşip Avrupa'dan yardım almak isteyen Bizanslı yöneticilere karşı da papazlar ve halk İstanbul'da Latin külahı görmektense, Türk sarığı görmeyi tercih ederiz diyorlardı. Savaş öncesinde ve esnasında Kadı Hızır Adaleti, kuşatma altındaki Bizans’ta yankı bulmuş, gönüllerin fethi sağlanmıştı. Vatan, millet, din ve devlet için canını ve varını ortaya koyan ümidini hep dini tutan bir fetih toplumu ve onun donanımlı komutanı fethin mimarı.
29 Mayıs 1453 gecesi denizden ve karadan top atışları, tekbir ve tehlil sesleri ile şafak vakti şehre girilmiş, hak batıla galip gelmişti. Bu zafer asırlarca süren hayalin gerçekleşmesiydi, 21. asırda yeni fetihlere ve Fatih' lere ihtiyacımız var. Fetih toplumu olmak ve Fatih' ler çıkarmak zor olsa da mümkündür.
Büyüyen, gelişen, zengin, mutlu muktedir ve insanlığın yeni barış medeniyeti, İslam rönesansını yöneten MUHTEŞEM TÜRKİYE, her silkinişte yenilenmeyi bekleyen Kızıl Elmamız olmalıdır. Tarih, geçmişin kahramanlıklarıyla övünmek değil, tarihten ibret alarak geleceğe yol almaktır.
"Bir gün gemiler dağlara tırmandı denizden
Kudret ve zafer bizlere miras dedemizden."
Kötülüklerin defi, hayırların fethi için bütün şühedaya selam olsun.
Himmet KASAL
Yorumlar
Kalan Karakter: