İyiden güzelden ve haklıdan yana olması gereken insanımız değişik saiklerle ve de planlı algı operasyonları sonucunda aşağılık duygusuna kapılarak kendini halkının yanında değil güçlünün yanında buluveriyor.
Önemsiz gibi görünen, masum gösterilen bazı giyim kuşam şekilleri işyerlerine verilen yabancın isimler, çocuklarımıza verilen anlamsız isimler itiraz edilmedikçe çoğalıp tehlike arz etmeye devam edegelmektedir.
Küçücük çocuğun tişörtünde yazılı California yazısından tutunda büyüklerin gömleklerinde üzerinde yazılı VANTED bilmem ne yazılarına kadar yabancı-batı emperyalizmi ürünlerinin gönüllü taşıyıcısı olmak neyin nesidir? Batı kültür emperyalizminin bu ürünlerini taşıyanlar çoğunlukla bunun böyle manalandırıldığından habersizdir. Olması gereken neyi niçin yaptığımızın farkında olmaktır. “AKLETMEZMİSİNİZ ? FARKETMEZMİSİNİZ?” Yüce sorularının gereğince sade sasmimi sorgulayan mümin olmak hepimizin görevidir.
Aşağılık duygusuna kapılmak bizlere, özellikle de aydın geçinen insanlarımıza zerre zerre şırıngalanmıştır. Batı medeniyetinin üstünlüğü fikri, batının aydınlarımız üzerinde bıraktığı emperyalist zehirin mahsülüdür. Bağımsızlığımızı yıkan mandacı kanaatlerin gelişmesine yol açmaktadır. Batılaşma duygusu, aydınlığımızı 1,5 asırdır İngiliz, Fransız, Alman, Amerika ve Rusya hayranlıklarının çarpışma alanına dönüşmüştür.
Tarihin her devrinde olduğu gibi daima HAÇ HİLAL’e gizli açık saldırmıştır. Siyonizm çirkin yüzünü gizleyerek bazen kapitalizm, bazen de komünizm maskelerine bürünmüştür.
Osmanlıyı yıkılışa götüren aydın geçinenlerin aşağılık duygusuyla çeşitli ülkelerin gönüllü mandacılığına sarılmak olmuştur. Tabii ki bu sebeplerden sadece birisidir. Benim, senin, onun ataları, dedeleri Kurtuluş savaşında düşmanların bedenlerini denize dökmüştür ama BATI zihniyeti bir türlü kafalardan atılamamıştır. Kıbrıs Barış harekâtın da da Rumlar yenilgiye uğratılmıştır ama onların kültürlerine hayranlık devam etmektedir. Yazık çok yazık.
Bizim aydınlığımızın bir türlü göremediği gerçekleri bakınız DOSTOYEVSKİ yaklaşık bir asır önce şöyle tespit etmiştir: “ AVRUPA yıpranmıştır ve belki de yarın hiç iz bırakmadan yıkılıp gidecek… ALMANYA geleceği olmayan bir ulustur. FRANSIZLAR kendilerini bitiriyorlar, YAHUDİLER pis kokulu kibirlilerdir. İNGİLİZLER Rasyonalizmin esnaflarıdır. Tüm Avrupa ( sevgili ölülerin ) uyuduğu mezarlıktan başka bir şey değildir, işte bizim aydınımızın özlenen zihin ankişafı budur.
Büyük mütefekkir ve istiklal marşı şairimiz Mehmet Akif Ersoy da Batılaşma tehlikesi karşısında aydınlarımızı uyarmıştır. Batılı devletler aydınlarımızı avlamak ve böylece ülkemizden menfaat sağlamak için birbirleriyle yarışmışlardır. Avrupa, asırlarca harp meydanlarında yenemediği irademizi, kimi hain, kimi gafil, ehliyetsiz yönetici- aydınımız sayesinde kendine tabi hale getirmeye halen çalışmaktadır. Düşmanlarımızın değirmenine gönüllü su taşıyıcısı olmaktan kurtulmamız gerekiyor. Yani milli mücadeleye giyim kuşam, çocuklara verilen isim, işyerlerinin tabelalarında sürmektedir. 19702li yıllarda Dostoyevski’nin Mehmet Akif’in Batı ve Avrupa’nın içyüzünü anlatan uyarılarını hemşehrimiz bilge lider Aykut Edibali ve arkadaşları “ MİLLETİM UYAN “ haykırışlarıyla Yeniden MİLLİ MÜCADELE hareketini başlatmışlardır.
Görünen o ki hak-batıl mücadelesi kıyamete kadar sürecektir. Yeniden milli mücadeleler de her devirde yenilenecektir. Batının ve onun hayranlıklarının yabancı dillerde yazılan tişörtleri yerine bizim de “Temizlikimandandır” “çalışan kazanır” “zafer hakkın ve ona inananlarındır” “iman et, mücadele et zafer senindir.” Vb. sloganları nakşetmemiz gerekmez mi?
Millet düşmanlarının Barbielerle, televizyondaki çocuk filmleriyle etkilemeye, yönlendirmeye çalıştıkları gelecek nesiller için ferdi olarak hepimizin, diyanet teşkilatının, siyasi partilerin ve de devletin makro planlara ihtiyacı vardır, gereklidir ve de elzemdir.
İyiden, güzelden, haklıdan ve doğrudan taraf olup safını belirleyenlere selâm olsun.