Değerli Okurlarım ve izleyicilerim, şimdiye kadar yazdığımız yazılardan anlaşılacağı üzere boş, anlamsız, torba dolsun kabilinden yazı yazmadık. Yazılarımız daima mesaj yüklü olup ölçümüz de iyilikleri yaşayıp anlatmak yaymak, kötülüklerden sakınmak ve sakındırmaktır.
Dikkat edilirse mümkün mertebe kişiler, şahıslar yerine yapılan iyi ya da kötü uygulamalar olmakta gıybet-dedikodu şeklinde yasaklanan suçlamalara yer verilmemektedir
Bugünkü yazımız da bir makaleye sığacak türden değildir. Yaralıyız, yaramız derin. Hedefimiz kangrenleşmeden yaralarımıza merhem olacak tedbirlerin, düşünen beyinler, sızlayan yürekler, kendini okumuş zanneden alimler, sorumlu ana babalar, öğretmenler, camideki imamlar, muhtarlar ve bunların kuruluşları tarafından bu yaralara teşhis konulması ve tedaviye başlanılmasıdır.
PAVLUS KİMDİR?
Hz. İsa’nın havarilerinden olduğunu iddia edip, İsa'dan sonra indirilen dini tahrif ederek, bu dini de İslam peygamberi olan Hz.İsa’ya maletmeye çalışan bir sahte rol modeldir.
Pavlus, sonuç itibarıyla Allah’ın saf, arı, duru ve tertemiz dinini tahrif eden, bir olan Allah inancını şirke bulaştıran, kendilerini Allah'tan görevlendirilmiş addedip rol çalan, bana vahiy geldi deyip, elleriyle kitap yazan, birçok sırlara vakıf olduğunu iddia ederek, bizde de örnekleri olan, kendilerine Halife, Müceddid, Sahib-ul Zaman, Mehdi vs. sıfatlar veren kimselerin bir kopyasıdır. İnsanlık İsa'nın dinine sahip çıkamadı. Pavlus’lar geldi. İsa'nın ardında saf tutmayanlar Pavlus’un safında yer aldı.
Hiç olmazsa son dine, tevhid peygamberi Hz. Muhammed (S.A.V.)’e sahip çıkalım. Havarilere benzemeyelim.
Bizim Pavluslar fena fillah anlayışını, diğer batıl dinlerden almışlar ya da Tevhid dinini taammüden öldürmekten sabıkalı bu Aziz Pavlus üstatlarının icat ettiği yeni Hıristiyanlık ’tan kopya çekmişlerdir.
Şu soruyu kendimize bilinçlice sormalıyız? İslam dünyasının içinde bulunduğu durum ve İslami temsil edenlerin, Müslümanların hayata bakışları ve yaşayış şekilleri dinimiz, İslam ile ne kadar uyumlu, inanmayan bir kişi günümüz Müslümanlarının yaşantısına bakarak İslam’ı din olarak seçer mi?
Dinde bir yanlışlık olmaz. Ama bu dine uygun yaşamayanlarda türlü türlü yanlışlıklar olabilir.
Söz ve davranışlarıyla örnek hayat yaşayan Peygamber Efendimiz ve arkadaşları cahiliye toplumunun içinde büyük bir inkılap gerçekleştirerek tarihin seyrini değiştiren medeniyetlerin temelini atmışlardır.
İmkanları neredeyse sıfırdı. Bugün 60 civarındaki İslam ülkesi, binlerce radyo, televizyon, basın ve sosyal medya platformları nasıl ve hangi İslam’ı anlatıyor Müslümanların kendi aralarındaki dağınıklığı, parçalanmışlığı, birbirlerine karşı düşmanlığı dinimiz İslam ile uyumlu diyebiliyor muyuz.?
Vahyin bulandırılmaya çalışıldığı, indirilen değil uydurulan din anlayışının karşısında durmak gerekiyor. Ülke olarak bunu sağlamak Türkiye'ye düşer. Tevhid inancında, ibadetlerde, İslam’ın fert ve toplum hayatı ile ilgili yaşam tarzlarındaki yanlışları düzeltmek, tashih etmek, doğru bir İslam anlayışını Müslümanlara ve insanlığa sunmak gerekir. Bunun için yine Merhum Bilge Lider Aykut Edibali’nin ret ettiği İslam Rönesansını gerçekleştirecek çalışmalara, organizasyonlara ihtiyaç vardır. İmanımızı gözden geçirip, yeniden Müslümanlığımızla yüzleşmeye ihtiyaç vardır.
Bugün camilerimizde abdesti bozan haller kadar, tevhidi bozan elfaz-ı kufre ve şirkin çeşitlerine yer verilmektedir. Tevhid ve onun hasmı olan şirkten yeterince bahsedilmez. Namaz kılma seferberliği başlatan namaz gönüllülerinden Allah hoşnut olsun. Ancak, baştan sona şirke bulanmış ümmetin önce imanına abdest aldırılması gerekmez mi? Kırk rekata, kırk rekat daha eklesen, tertil sahibi olsan ne fark eder? Kafanda onlarca irili ufaklı ilah olduktan, imanını şirkten arındırmadıkça.?
Kuran’ın belirlediği iman esaslarına ekleme-çıkarma yapmaksızın, binlerce yılda yapılan ilaveleri cerrah titizliğiyle kazıyıp atmak bir çağrıdır. Bu çağrıya, kalbi hala ölmemiş, hassasiyetini koruyan muvahhitler var ise kulak vermelidir. Devlet erkanı ve özerkliği umulan Diyanet muhataptır.
Sosyal alan boşluk götürmez. Diyanet, asli vazifesine yönelse önce söylediğimiz gibi koskoca bir ordudur. Diyanet, asırlık atalet uykusundan uyanmaz, ilahiyat fakültelerinde ve diğer dini eğitim kurumlarında din dosdoğru öğretilmezse, dini alan tamamıyla ehil olmayan insanlara kalır.
Bir toplum için, dinin yanlış öğretilmesinden daha korkunç bir yıkım olamaz. Hem dünyaları, hem de ahiretleri heba olur. Barış, sevgi ve merhamet dini olan İslam, problemin kendisi olur.(Allah korusun.)
Okurlarımızın paylaşabileceği azami sınırları zorlamasını istiyorum. Eğer Kuran’la tanışmazsak, aklımızı onunla inşa etmez, halis dine dönmez isek, korkarız PAVLUS ve ashabı, İsa ve havarilerini saf dışı ettiği gibi, bizim Pavluslar’ da, Müseylemeler de hakiki Müslümanları, muvahhitleri yeryüzünden silecekler.
İşte millet davası budur ve millet dostlarının kaygıları, paylaşılmayı bekler.
Himmet KASAL
Çok doğru tesbitler yapılmış, sağolasın yüreğine sağlık,izninizle paylaşıyorum teşekkürler kardeşim.