İnsanlığın tarihi, devirlerini doldurmuş medeniyetlerin, inançların, devletlerin ve yıkılmış milletlerin bakiyeleri ile dolu. Gök Türkler, batı Türkleri, doğu Türkleri, Hun Türkleri ve devleti, İskender in imparatorluğu, roma imparatorluğunun büyük binası, Moğol imparatorluğu, Emeviler, Abbasiler, Memluklar, Ortadoğu’ da yaşayan pek çok kavim ve devlet sadece tarih kitaplarının belirli sayfalarını kaplıyor. Zamanın en büyük devletleri bugün sadece tarih.
Demek ki milletlerin de eceli vardır. İman, ahlak ve ideallerin çürümesi , toplumun ancak, ideolojik yapıları ve maddi bünyeleri sağlam olan topluluklar, esaretlere düşseler ve mağlubiyetlere uğrasalar bile, yeniden eski büyüklüklerine kavuşabilirler.
Unutmayalım ki ilahi bir kural olan “ Toplumlar iyi hasletlerini yitirmedikçe, Allah devletlerine son vermez! “ ilkesinin geçerliliği tarih bilimi tarafından ispatlanmıştı.
Bugün Türkiye olarak yakın üne nazaran maddi olarak biraz daha iyi olabildiğimiz söylenebilir. Yedi düvelin karadan, havadan, denizden alçakça saldırılarına maruz kalmış, onlara tahayyül edemeyecekleri bir direnişle cevap vererek SEVR; parçalayabilmiş mücadeleci bir milletten bahsediyoruz.
Maddi yönden biraz daha iyileşiyoruz derken, ekonominin kurallarını bizim çizdiğimiz söylenemez. Bir tarafta zengini daha da zenginleştirip, lux ve israfın gösterişin esiri olan topluluklar, diğer taraftan günlük nafakasını tedarikte zorlanan insanımızı görmek bir şeylerin yanlış gittiğini gösteriyor. İslam inancı zekatını bolca verebilecek zenginleri övmektedir. Her Cuma hutbesinde tekrarlanan şu ayetin mealine bakar mısınız? “ Allah insanlara iyilik yapmayı ve akrabaya yardım etmeyi emreder, azınlığı ve kötülüğü yasaklar ; O düşünüp tutasınız diye size öğüt verir “ Hakkınca zekat verilip bu ayetin öğüdüne riayet edilse fakir mi kalır? Hem de insanlar birbirleriyle daha güzel kaynaşır.
Faizin haram, alışverişin helal olduğu güzel gereceğini anlatan dinimiz ticaretinde kuralını koymuştur. Baltık ülkelerinin bazılarında faizin sıfır oluşu bizde ise oranının tartışılması anlamlıdır. Demek ki üretimin artırılmasına yönelik ülkelerde bu gerçekleşebiliyor. Yeniden diriliş, yeniden kükreyiş, çok çalışma, üretme, güzel hasletleri canlandırmak için beklemeye, uyuklamaya lüzum yoktur.
İnancımıza yapılan saldırılara karşı uyanık olmak zorundayız, kültür emperyalizmin ustaca oynayan millet düşmanları İLİMLİ İSLAM teziyle insanlarımızın zihni bulandırılmak istemiştir. “Hristiyanlarda cennete girer, aramızda fark yoktur “ şeklindeki söylemlere kaynak ve desteğini batı düşüncesinden alan “ DİNLERARASI DİYALOG “ ihanetini görmeliyiz. Yeni Dünya düzeninin uygulanması için hazırlanan Büyük Ortadoğu projesi (BOP) de ibetle izlenip tedbirli olmayı gerektiren ihanet projesidir.
Arap baharı ilk kandırılan insanların, kendi vatandaşlarını katleden iç savaş makinaların döndürülüşünü unutmayalım. Felaket planlarının en akıl almaz yanlarından biri de İslam ülke yöneticilerinin ABD , İngiliz ve İsrail misyonuna bağlanmasıdır.
İslam ve Türk dünyasının daima umudu ve temsilcisi olan ülkemizde ise Türk siyasetini, Batı siyasetine bağlı hale getirme çabaları, sureti haktan gözüken TRUVA atları aracılığıyla sürüklenmiştir. Türk milleti tarihi ve kutu görevini hatırladığı zaman, bir uyanış, medeniyetimizin yeniden ayağa kalkışı mümkündür.
Aykut Edebali, millet Davası kitabından yararlanılmıştır.