2020-2021'de yaşanan Kovid-19, Korana, Pandemi gibi isimlerle adlandırılan salgın hastalık dünyada ve de özellikle Türkiye'de büyük can kayıplarına sebep oldu. Ekonomimiz altüst oldu. Hastalıktan çıkış süresinde ve devamında mal, mülk yiyecek giyecek zaruri ihtiyaç maddelerinin fiyatları inanılmaz boyutlara ulaştı. Zengini daha da zengin, fakiri daha da fakirleştiren bu klasikleşmiş ekonomik düzen bazı sektörlerin tavan yapmasına sebep olurken, yaptığı sayısız tahribatları gizlemesini de becermiştir.
Batı ve batılı taklitte hız kesmeyen çocuğumuza, gencimize, öğrencimize öğretmenimize, işveren ve yöneticilerimize online yöntemiyle getirilen çalışma prensipleriyle evlere, bürolara kapanan insanımız sosyallikten de uzaklaştı. Tamamen bilgisayarların, internetin, cep telefonlarının, Lap-Topların esaretine mahkum oldular, o hallere geldik ki çocuğundan bir şey isteyen ana babalar, isteklerinin kabul görmeyişini hayretle izlediler.
Yakalandığımız bu ve benzeri illetlere karşı hiçbir ön hazırlığımız yoktu. Hal böyle olunca en büyük beka sorunlarından biri olan nesiller arası kopukluklar başladı.
Peki bütün bu olup bitenler kendiliğinden, rast gele mi olmaktadır? Kitaplar, ilim ve hikmet hiçbir şeyi rastgele olamayacağını, dünyada cereyan eden bütün olayların ideolojiler çatışması olduğunu ispat ediyor. Daima Hak ile batılın mücadelesi vardır.
Müslüman tavrını her daim çoktan yana değil Hak’tan yana belirlemelidir, Millet düşmanları asırlarca planlı ve programlı olarak batıl ideolojilerini yaygınlaştırmak üzere çalışma yürütmüşlerdir. Dur durak bilmeden halen de çalışmaktadır.
Özellikle son iki yüzyıldır Batı'nın (Avrupa -Amerika) dinine, kültürüne örf ve adetine dayalı hayat tarzını, fayda ve zararını düşünmeden medeniyet adı altında bize zerk ettiği zihinleri gönüllüce aldığımız bir gerçektir.
İyilikleri, güzellikleri, hakkı, ilmi, okumayı, insanlara faydalı olmayı öğütleyen ve de mensubu olmaktan gurur duyduğumuz İslam dinini layıkıyla yaşamaktan bizi alıkoyan ne varsa onu iştahla kaptık. Taklit edilecek bizler olacağımız yerde taklit eder hallere düştük.
Kainattaki hiçbir şeyin, bir yaprağın dahi kıpırdamasının kontrolünde olduğuna inandığımız Mevla’mız Bakara Suresi 120. Ayette bizi bakın nasıl uyarıyor:
“ Dinlerine uymadıkça Yahudiler ve Hristiyanlar’da asla senden razı olmayacaklardır. De ki doğru yol, ancak Allah’ın yoludur. Sana gelen ilimden sonra, onların arzularına uyacak olursan and olsun ki, Allah'tan sana ne bir dost, ne de bir yardımcı vardır.”
Şimdi bu hakikat ortada net ve sabit iken caddelerimizde bir gezintiye çıkalım. Giydiği tişörtün önünde, ABD veya İngiliz bayrağının da işlenmiş olduğu İngilizce yazılı, resimli giysinin arkasında da yine İngilizce bir slogan, hatta hatta CIA yazılı giysi. Altındaki pantolon kot ama birkaç yerinden yırtılmış kasten eskitilmiş vaziyette. Maalesef müdahale veya ikaz dahi edemiyorsunuz. Ederseniz sövgüye hazır olun.
Çocuklarımız, gençlerimiz bizim olmaktan çıkmaya yakın. Millet düşmanlarının yazılarını bayraklarını göğüslerinde gururla taşıyorlar desek yeridir. Atalarımız Çanakkale'de Dumlupınar’da, böyle giyinsinler mi diye şehit oldular diye hüzünlenmekten başka yapacak bir şeylerimiz olmalı. Kendi kendini köleleştirmek dedikleri şey bu olmalı.
Yine dolaşırken tesettürlü bir hanımefendi ile mini etekli, omuzu, göğsü, göbeği, sırtı açık kızla karşılaşabilirsiniz. Hanımefendiye bu ne hal diyebilmek bile çok zor ama diyelim ki dediniz. Alacağınız cevap “laf anlatamıyorum, bari sen öğüt ver” olsa bile Kız; giyim kuşamıma karışma, hürriyet var, yaptığın insan haklarına müdahale, şimdi polisi çağırırsam görürsün kaybol diyebilir.
Müslüman ve Batı kimliği yan yana, Batı kimliği kazanırsa tarihin milletler mezarlığına gömülmeyi kabullenmişiz demektir. Örnekler çoğaltılabilir ama şu gerçektir ki milletimizi mahvetmeye yeminli batı karşısında ferdi çalışmaların başarı sansı azdır. Hedefini muhteşem Türkiye yönünde tayin edecek azimli kararlı, tarihine köklerine bağlı siyasetçilerin yöneteceği Devlet bunlarla baş edebilir. Sen milli kültür ve ideallerini öğretmezsen boşluğu yabancı kültürler doldurur.
Bu sorunları kendine dert edinenler sadece Millet Partililer olmamalı. Unutmayalım ki Korona gibi salgınlar 50-100 bin insanımızı öldürürken, taklitçilik, bilinçsizlik Batı kültürüne teslimiyet koskoca bir milleti yok edebilir. Yani Korona’dan kat be kat zararlıdır.
Allah bu millete ve yöneticilerine basiret ve feraset versin.
Himmet KASAL
Gazetenizde Himmet Kasal Ağabey’e Yer verdiğiniz için,Teşekkürlerimi sunuyorum