Bahaeddin Sultan Veled, 25 Nisan 1226 tarihinde, şimdi Konya’nın Karaman, o zamanki adıyla Larende Kasabasında doğdu. Babası, 13. yüzyılda Anadolu’da yaşayan büyük Türk Mutasavvıfını Mevlana Celalettin, annesi, Mevlana’nın Lalası ve dostu Semerkand’lı “ Şeyh Şer’e Füddin” in kızı “Gevher Hatun’dur” Oğlunu çok seven Mevlana babasının adını vermiştir.
Gevher Hatun’un veftı üzerine küçük yaşta annesiz kalan Sultan Veled’e dadısı “Kiramana” ve üvey annesi “Kira Hatun’un” annesi “büyük kira hatun” meşgul oluştur. Sultan Veled öğrenim yapmak için uzun zaman Halep’te ve Şam’da kalmıştır.
Sultan Veled babasından hiç ayrılmazdı. Hatta gençlik çağına kadar babasının yanında otururdu. Gençliğinin ilk devrelerinde birçok kimseler onu Hz. Mevlana’nın kardeşi zannederlerdi. Mevlana’da bu benzerliğe: “Sen insanların iç ve dış yaratışları bakımından bana en çok benzeyensin.” sözü ile işaret etmiştir. Ve yine Allah dostu Siraceddin Mesnevi Han şöyle rivayet eder ki: “Bir gün Hz. Mevlana’nın ziyaretine misafirler gelmişlerdi. O gün derste Mevlana; Musa’nın asasının, sihirbazların yetmiş deve yükü ipini ve uydurma takımlarını, Allah’ın yardımı ile: “Öyle yuttu ki, onlardan en küçük bir iz kalmadı. Böyle hepsini yok ettiği halde, ne büyüdü ne de küçüldü. Şimdi bu eşsiz, benzersiz ise nasıl bir örnek verelim ki, insanların aklına sığsın ve bu örneğin yardımı ile onu kavrayabilsinler” daima babasının inayet gözünü gözleyen Hz. Bahaeddin Sultan Veled’de: “Bahaeddin, manayı sen açıkla” diye iltifat etti. Hz. Sultan Velede yere kapanıp bunun örneği şudur: “Bir kimsenin büyük bir evi olsa; karanlık bir gecede, bu eve yanan bir mum getirseler; bu mumun ışığı evin içindeki karanlığını öyle bir yutar ki, karanlıktan bir eser kalmaz. Buna rağmen mum ne artar ne eksilir” dedi. Bunun üzerine Hz. Mevlana hemen kalkıp. Hz. Sultan Veled’i, kucakladı; gözlerinden öptü durup durup aferin Bahaeddin! Aferin… İyi anlattın nadir bir inciyi deldin” buyurdu ( Manakıp al- arifin sayfa 31)
Bir gün Hz. Sultan Veled babasına: “Babacığım sizin yüzünü, betiniz, benziniz niçin bu kadar sarı?” diye sorduğunda “Aşıkların yüzü sarıl olur” cevabını alan ve kendi yüzünün daha pembe renkli olduğuna üzülen Hz. Sultan Veled, ama Hz. Mevlana’nın sözü bitmemiştir. “Ben Allah’ı sevenlerdenim, onun için yüzüm sarı, sen Allah’ın sevdiklerindensin. Onun için yüzün daha pembe” demiştir.
Hz. Sultan Veled anlatır: “Daha beş yaşında idim. Bir gün babamın talebelerine şöyle dediğini duydum: “Ben yedi yaşında iken nefesim tamamıyla ruhuma tabi oldu. Nefsi isteklerimden kurtuldum. ”Bunu dinleyen talebelerinden birisi. “Efendim! Biz sizi devamlı nefsinizle mücadele de görünce bu sözünüzü nasıl anlamak icap eder?” dedi. Bu soruya: “ Nefis, yaratıkların içinde en ahmak olanıdır. Hep kendi zararını ister. Onun yakasını bırakmaya gelmez. Çünkü en büyük düşman nefistir. Büyüklerimiz, ölünceye kadar nefsimizle mücadeleye devam edeceğiz” demiştir.
Hz. Sultan Veled evlenme çağına geldiğinde, babasının en çok sevdiği talebelerinden Selahaddin-i Zerküb’ün kızı ile evlendi. Fatma hatun Hz. Mevlana’ya çok hürmeti olan, çok Saliha keramet sahibi olan bir hanım idi. Onlardan evliyanın büyüklerinden “Ulu Arif Çelebi” gibi bir muhterem kişi dünyaya geldi. Hz. Mevlana Vefat ettikten sonra Hüsameddin Çelebi Hz. Mevlana’nın halifesi vekili oldu. 1284 senesinde vefat edince yerine Hz. Sultan Veled Halife vekil oldu. Sultan Veled Hazretleri’nin oğlu Ulu Arif Çelebi anlatır: “Babam bir gün hastalandı. Hastalığının ağırlığından sık sık vefat edeceğini söylerdi. Bir gün Valideme Vasiyetini yazıp verince, Validem; “Efendim Mübarek hatırınızı hoş tutunuz. Bu hastalıktan siz vefat etmezsiniz. Ahirete sizden önce ben giderim. Beni kedi elinizle toprağa verdikten sonra iki defa daha evlenirsiniz. İkisinden üç çocuğunuz olur” dedi. Validem keramet ehli bir kadındı. Söylediği gibi oldu. ”Hz. Sultan Veled, 1312 senesinde seksen dokuz yaşında vefat etti. Cumhuriyetimizin kuruluşunun 99. Yılı Büyük Türk Milletimize Kutlu olsun. Cumamız Mübarek Olsun