Abdurrahim Mısri Hz. çok zeki, alim, fazıl, sözüne güvenilir, mert, dürüst, ciddi kişiliğe sahip bir veli. Aynı zamanda etrafına hikmetli ve latifeli nükteler saçan meclislerin, derneklerin süsü, bütün ömrünce bir memleketin başında, mücevherli bir taç gibi taşınan eşsiz bir pırlanta yüksek değer, Kamil insan!
Minyetül Ebrar ve Gunnytül Ahyar'ın başlangıcındaki ifadesinde, bu eserin yazılması için Akşemseddin'in tavsiyelerinden başka zamanın ileri gelen adamlarının, dostlarının ricasının da eklendiğini öğreniyoruz.
Aynı zamanda şair Abdurrahim Mısri Hz. Bilgi itibarı ile aydın bir çevre içinde hem de İlim ve hükümet merkezlerinde Edirne, Bursa, İznik, İstanbul'da bir çok alim ve şairler içinde ne kadar ilmi salahiyete haiz bulunduğunun farkına varıyoruz.
Tıp, tarih, siyaset ve Tasavvuf aleminde gösterdiği dahiyane hareketiyle ilmi kudretiyle, asrının en büyük ilim ve mutasavvıf adamlarından birisi olan AKŞEMSEDDİN'İN yıllarca yanında kalıp, onun tükenmeyen Feyzü Fazilet pınarlarından, kana kana içmek fırsatını bulan Şair Abdurrahim Mısri Hz. kim bilir devrinin en tanınmış Molla Şemsettin Gürani, Molla Hüsrev, Mehmet Zeyrek, Hocazade Muslihuddin, Hatipzade Muhittin, Kestellizade Alaeddin Ali, Fahrettin Acemi, Mevlana Yegan, fenarizade, Hoca Hayrettin Hamidittin Efdal, Şemsettin hayali,Alim ve ŞairAhmet Paşa, Şeyh Müslihittin Vefa, Şeyh Abdullah ilahi, Alaaddin Halveti, Şeyh Habibi Ömeri, Ömer Aydini... gibi alimleriyle hakim ve fazıllariyle nasıl samimi bir dostluk hayatı geçirmiş, vezir ve kumandanlarıyla, nasıl senle Benli olmuş, kendisini sevdirmiş ve saydırmıştır.
Yazdığı kitabı Münyetül Ebrar'da ileri derecede methü senada bulunup iltifat gösterdiği İstanbul Fethi ikinci Sultan Mehmet ile Sonraları aralarının bozulup ona kırıldığı anlaşılıyor.
Yazdığı vahdetname kitabında bu dargınlığı açıkça belli oluyor.
Abdurrahim Mısri Hz. İstanbul'u Fetihten sonra Padişah Fatih Sultan Mehmet'in kendi şahsına gösterdiği kaba hareketlerinden sonra, alimlerden ve etrafındakilerden bazılarının incitmesi yüzünden daima padişaha küs kalmıştır.
Büyük Türk Alimi hazıbeyoğlu büyük Alim Sinan Paşa'nın Fatih'ten gördüğü zulümleri teessür ve üzüntü ile işitiyordu. Aziz dostu Mahmut Paşa'yı basit sebeplerden dolayı öldürdüğüne çok acı duyuyordu. Hele şeyhi çok sevip saydığı ve uğrunda baş verebileceği Akşemseddin'i incittiğine çok üzülüyordu.
Abdurrahim Mısri Hazretleri Sert, Mert ve hakk eri idi. Sevgili Mürşidi Akşemseddin'in yanında kulu, kölesi; Cihan padişahına karşı Akşemseddin hocası'nın çadırına Fatih Sultan Mehmet'i bırakmayacak kadar cesur bir veli idi.
Ne, o zamanlarda, ne başka zamanlarda istediğini bir anda yok edebilen bir hükümdara karşı gelmek tarih boyunca kaç yiğidin harcı olmuştur?
Şarkın büyük mutasavvıflarından birisi olan Abdurrahim Mısri Hz., çeşitli tarikatlar arasındaki farkı, hakikat sarayına giden (Allah'a giden) aynı yollar diye kabul ettiği için devrindeki mevlevi büyükleri ile, başka tarikatlara mensup şeyhlerle bir ruh kardeşliği, yoldaşlığı sürdürmüştür.
Onun gibi ilim, şiir, tasavvuf aleminde, dünya vefahını ve ahiret saadetini bir araya getirmiş bahtiyarlardan pek az rastlanır.
O, yalnız ahrette değil, dünyada da mesut olmanın yolunu gösterir. Yaşayışımızda, çalışmanın azmü sebatın, irade kudretinin, temiz ve iyi ahlakın, doğruluğun güzel huylu olmanın, okumanın yazmanın bilginin olmazsa olmasını anlatır.
Cahilden tembelden eli boşlardan nefret eder. Zalimlere düşmandır. Adil olanların ve iyilerin dostudur. Fakirlere yardım eder; Öksüzlere kucak açar.
O kendini halka adamıştır. Mürşid olarak halka Müslümanlık dini'nin emirleri üzerinde davranmaları için halka rehberlik eder.
Abdurrahim Mısri Hz. hissi derin, hayal gücü zengin ve eserleri ile Fikri bir şairdir. O fikirleriyle, gönül bahçesinde öten ateşli bir Bülbül gibidir. şiirlerinin özünü ahlak teşkil eder. O sanatı halka hizmet olarak görür. Şiirlerinde Nezaket, Fazilet var; laubalilik harabilik yoktur.
Alim şairliğin, bir nevi nebi (Allah'ın buyruklarını insanlara ileterek onları aydınlatan doğru davranmaya yönlendiren) varisliği olduğunu bilir. İnsanları iyi yola yönlendirmeye çalışır. Nasihat eder. Zamanında büyüktü. Bugün de büyük ve daima büyük kalacaktır.
Eski Divan şairlerimizin çoğu, içinde yaşadıkları halkın önem ve değerlerini hiç akıllarına getirmemişlerdir. Ancak padişah, vezirazam, Şeyhülislam, Paşalardan serdarlardan, Beylerbelerinden, Valilerden efendi veya dost kazanmaya çalışmışlardır. Halkların Gönül kapısını çalmaya lüzum görmemişlerdir. Hakk ve halk şairimiz büyük Yunus Emre'nin nurlu izinden yürüyememişlerdir. Beş asır evvel, Türk şairleri içinde "Halk" kelimesini ağzına alanların başında gelen ve onu iyiliği refah ve saadeti için; hayati, ahlaki ve içtimai öğütler veren koca Halkçı merhametli Abdurrahim Mısri Hz. memlekette sivrilmiş mütegallibelere (zorba takımı) veya en büyük başbuğlara, halkı Şu güzel beyitle ne güzel müdafaa ediyor.
"Halka azar edeni sevmez Hüda (Allah)
Olur halkı İncidenden hakk, cüda (uzaklaşır)
Ve şu mısralarla da halka anlayabileceği bir şekilde söz söyle, fikir ver diye tavsiye ediyor.
"Aklı miktarınca Kıl Halka hitap"
Abdurrahim Mısri Hz. padişah'ın "Hil'ati fahire"sini (çok kıymetli ve değerli olan kaftan) giymedi.
Fani debdebe ve saltanata Yüz vermedi. Yalnız halkı sevdi ve onun gönlünü fethetti. Halk kendisini seveni sevmez mi? Elan halkın hafızasında, kalbinde Mısri Sultan'ın muhabbet tahtı Kurulu. Koca Şair orada rahat rahat oturuyor.
Sağlığında Mısri Sultan'ın Kadrü kıymeti, kudret ve azameti Özellikle Münevver topluluk içinde de Pekala takdir ediliyordu. O devirde Afyon'un en ileri gelen alimlerinden Ahmet Bahşayış Fakih'in, Kaleme aldığı şairin vakfiyesinde aynen şöyle söylüyor.
"...Derya misali, alimlerin başında geleni, son gelen Fazilet erbabının en İytimad, edileni. Meşayihin (Şeyhlerin) ve tarikat mensuplarının iftihar ve şerefi; fukaraların ve miskinlerin hazinesi. Mevlana Alaattin oğlu Abdurrahim Hazretleri'ni Cenab-ı Hak yevmü Kıyamette ol Şeyhin, "Abdurrahim" sebebiyle bizleri menfaatlandırsın
"Oldu gerçi mevlidim Karahisar"
Diyen Büyük şair Abdurrahim Mısri Hz.'nin arkasından bütün Afyonkarahisar halkı:
"Duyarız her an seninle iftihar" diye çağırıyor.
KAYNAK KİŞİ
EDİP ALİ BAKİ
YAZAR, ŞAIR, ARAŞTIRMACI, ÖĞRETMEN