Dostunun evinin kapısını çalan kişinin, içerdeki ev sahibinin “Kim o?” diyen sesine, “Sensin” cevabını vermesi hakında.
Ev sahibi: “ey tamamiyle ben olan, içeri gir; bahçedeki diken gibi, güle aykırı değilsin!
(İkilik) ipliği tek kat oldu. Artık ey yanlış ortadan kalk; kâf ve nûn harflerini iki görürsende, hakikatte onlar birdir” dedi.
Yokluğu (âdemi) büyük ve müşkül işlere (varlığa) çekmek için kâf ve nûn (bir) kementtir.
Görünüşte kement iki kat ise de yaptığı iş tektir.
Ayaklar ister iki, ister dört olsun, yürüdüğü yol birdir; iki tarafı ile tek şeyi kesen makas gibi.
Bez yıkayan iki arkadaşa bak; her ikisinin arasında görünüşte fark vardır.
Birisi bezi suya sokar, öbür arkadaşı kurutur.
Sonra yine öteki ıslatır; sanki birbirlerinin zıddına iş görürler.
Fakat, ey genç! Görünüşte birbirlerinin zıddına iş görür gibi olan bu iki arkadaşın gönülleri de birdir, yaptıkları iş de...
Her peygamberin ve her velinin bir yolu vardır; fakat hepside halkı Hakk’a götürmekte birdirler.
Dinleyen (cemââti) uyku (yani gaflet) sardı mı, değirmenin taşlarını su alıp götürür.
Bu suyun akışı, (aslında) değirmen için değildir; değirmene sizin için gitmektedir.
Fakat değirmene ihtiyacınız kalmadığı zaman değirmenci suyu yatağına koyuverir ve aslına, (yani dereye) akıtır.
Söz söyleme kudreti, öğretmek için ağıza gelir; yoksa o sözün ayrı bir mecrası vardır.
Söz sessiz sedasız ve tekerrürsüz olarak altında akan gül bahçelerine kadar gider.
Allah’ım, kelâmın, harfsiz ve sadasız vücut bulduğu O makamı canımıza sen göster.
Tâki pâk olan can, başını ayak yapıp yokluğun o uzak ve geniş sahasına koşsun.
Yokluk âlemi, uçsuz bucaksız, alabildiğine engin bir alemdir. Bu hayâl ve varlık o âlemden aldığı gıda ile beslenir.
Hayal âlemi, yokluk âlemine göre dardır; onun için hâyal darlık ve ıztıraplara, sıkıntıya sebep olur.
Varlık, yâni vücut ise, hayalden daha dardır; bundan dolayı ay hilâl gibi görünür.
Duygu ve renk aleminin, yani bu dünyanın varlığı ise yokluğa hayale ve (gerçek) varlığa nispetle, adeta dar bir zindandadır.
Alemdeki terkip ve sayı, darlığa sebeptir. Fakat bizi duygularımız terkip alemine çekip durmaktadır. O duygularla birlik alemini vahdet alemini bil. Eğer birlik alemini istiyorsan o tarafa yürü!
“KÜN” (Ol!) emri söz olarak “kaf” ve “nun” (harflerinden) meydana gelmişse de yaptığı iş tektir, mânâsı saftır.
Bu sözlerin sonu gelmez dön ve kurdun o mücadelede (yani aslanla mücadelesinde) sonunun ne olduğunu gör.
KONUNUN KISA AÇIKLAMASI
“KÜN”= OL, kelimesi k=kâf ve n=nun, harflerinden oluşmuştur. Bu harfler ayrı iseler de birleşince KÜN= OL emrini verirler. Allah’ın varlıkları yoktan var eden emri budur.
“OL” emri, bir yokluk deryasında gizlenmiş bulunan bütün varlıkları ARŞ’I ve KÜRS’ü, gökleri ve yıldızları; üzerinde kaderler yazılan levha ile onu yazan kalemi, bütün ruhları ve bütün cinlerle insanları yokluktan varlığa getiren kelâmdır.
Varlıklarda ayak, ister iki, ister dört olsun, sen onların yürüdüğü tarafa bak. Vardıkları yol tektir.
Asırlardan beri bütün mü’minler kendilerini yaratana “İHDİNAS’S-SIRÂTE’L-MÜSTAKİM” “Allah’ım bizleri doğru yola ilet” diyorlar. Böylelikle sayısız insan, “TEK BİR YOLA” gitmek istiyor. Sen gidenlerin çokluğuna aldanma, gittikleri yolun BİRLİĞİNE bak.
Hakikatte ne varsa, o uçsuz bucaksız yokluk aleminde vardır. Bizim kâinatımız yokluğun bir rünyası, bir hayalidir. Fakat bu bitmez tükenmez sanılan hayaller, o yokluk âlemindeki hakikate nisbetle hiçtir. Yahut çok dardır bu darlıktan dolayı ruh ıztıraba düşer.
İlâhi âlem, bu vücut alemine göre o ölçüde geniştir ki O’nu ve O’nun sırlarını idrak etmek kolay değildir. Bunun içindir ki Hazret-i Muhammed: “Akıl Hakk’a kulluğu ifâ için yaratılmıştır. Rabbin esrârını idrak için değil” buyurur.
Şu halde esrar akılla anlaşılmaz.
Hz.MEVLÂNÂ
MESNEVİ 3077-3101. Beyitler.