Eskiden ahiret yolculuğuna çıkanların cenaze namazları İmaret Camiinde kılınırdı. Şimdi yolcuğunun başladığı mekân genellikle Paşa Camii oluyor. Ölüm öyle bir hakikat ki yüzbinler cenazenin imzasıyla bizim de başımıza geleceği haber ediliyor. Ölüm, iman sahibi insanlar için hayat külfetinden bir terhistir. Dünya meydanındaki imtihanın ve ibadet vazifesinin son bulmasıdır. Öteki âleme gitmiş dostlara ve akrabalara kavuşmaktır. Hakiki vatana dönmek ve ebedi saadete ulaşmaktır. Şu dünya zindanından geniş cennet bahçelerine çıkmaktır. Yapılan güzel işlerin, salih amellerin, hayır ve iyiliklerin, güzel söz ve davranışların, doğruluk ve adaletin mükâfatını almaya gitmektir. Madem ölümün hakikat noktasına mahiyeti böyledir, ölümden korkmak değil severek karşılamak gerektir. Evet, ölüm öldürülmüyor ve kabir kapısı kapanmıyor. Herkes Paşa Camiinin avlusuna “paşa, paşa” gidecek. Onun için bu dünyada yaptıklarımıza biraz dikkat edelim. Yaptıklarımız bize gösterildiğinde inkâr etmek veya kaçmak ihtimalimiz yok. Bu hayat benim, paşa gönlüme göre yaşarım diyemeyiz. Kendini mutlu edip başkalarını üzmek, kendisi istediği gibi yiyip içerken aç olanı düşünmemek, kendi hayatını neşeli yaşarken ne kadar insanın neşesini kaçırdığını hesaba katmamak, helâl ve harama dikkat etmeden her türlü kazancın peşine düşmek, haksız ve adaletsizlik yaparken vicdanı bile sızlamamak, kendi menfaati ve faydası dışında başkalarının durumunu nazara almamak gibi her türlü fiil ve hareketimizin sebebi sorulacaktır. Değerli okuyucular Paşa Camiine kayıtlı ve kelepçeli olarak götürülmeden önce canlı olarak oraya giderek hâlimizi bir düşünelim. Unutmayalım ki herkes geri dönecek biz sadece kendi işlediklerimizle baş başa kalacağız. Paşalarda oraya gelecek, ağalarda. Sende oraya geleceksin ben de.