Yaşadığımız sosyal hayat içerisinde parlatılan ve makam verilen şahıslarla karşı karşıyayız. Herhangi bir kabiliyet ve beceresi olmadığı halde yüksek gösterilen şahıslar var. Daha çok kalabalıklara görünerek şöhret kazanmak isteyen şahıslar. Kendilerinde olmayanı varmış gibi göstermekte maharetli olanlar. Cerbeze ile laf dolandırarak zihinlere şüphe atanlar. Günün adamı, devrin adamı olarak yaşayanlar. ‘Önce ben’ deyip ‘biz’ olmayı unutanlar. Şahıslar, şahıslar ve sürekli şahıslar üzerinde konuşanlar. Sözü dönüp dolaştırıp yine tek şahsa bağlayanlar. Kurtuluşu şahıslarda arayıp fikir dünyalarını karartanlar. Kendilerine taktıkları imtiyazlarla başkalarına ‘basit’ nazarıyla bakanlar. Yaptıkları ile önce kendilerine sonra millete zarar edenler. Mihenk taşına vurulduğunda ise altın mı yoksa bakır mı olduğu kolayca anlaşılabilen adamlar. Kendilerini samimi ve halis gösterdikleri halde gerçeğin ortaya çıkmaması içim mihenk taşına vurulmaktan kaçanlar. Görünüşte sağlam ve dirayetli olup sonuç itibari ile zayıf ve çürük çıkanlar. Yıllarca arkasında gidilip gerçek yüzleri ile karşılaşılanlar. Neticesi itibariyle pişmanlıklar, üzüntüler ve feryatlar. Onun için mihenge vurulmamış, imtihan edilmemiş, sınamalardan ve denemelerden geçmemiş kimsenin arkasından körü körüne gitmemek lazımdır. İnsanların heyecana kapılarak ve akıl gözlerini kapatarak peşinden gittikleri şahıslar mihenge vurulsa acaba kaç tanesi sağlam çıkacaktır?