İnsanlığın ölümden sonra dirilişi Hz. İsrafil’in (as) sûra üflemesi ile başlayacak. O büyük günde sûru işitenler haşir meydanında toplanacak ve adalet mizanıyla karşı karşıya kalacak. Aynen Hz.İsrafil’in(as) sûru gibi insanları dünyadayken manen diriltip canlandıran hürriyet ve adalet esaslarıdır. Bu esaslar en yüksek gür seda ile bizlere seslenmektedir. İnsanlar ancak hürriyet ve adalet hakikatiyle dünyada camit bir varlık olmaktan kurtulup, insaniyete lâyık bir hayat elde ediyor. Hissiyatlar canlanıyor, şevk ziyadeleşiyor, düşünceler ve fikirler yeşeriyor, tohum hükmündeki istidatlar hürriyet yağmuru ile filizleniyor. Geniş ve parlak olan hürriyet ve adalet içerisinde herkes kendine bir yer bulabiliyor. İstidatlar ve fikirler parlıyor. Bu sayede istibdadın dar kalıpları ve sönük fikirleri ortadan kalkıyor. Ruh heyecana, kalp ise şefkat ve merhamet ile harekete geliyor. İstibdadın ruhsuzluğa sevk eden ve kalpleri katılaştıran uygulamaları son buluyor. İnsanlık yeniden doğmuş gibi yeni bir hayata başlıyor. Bizi durduran kayıtlar ayaklarımızdan çözülerek geriye düştüğümüz her alanda yeniden ilerleyiş başlıyor. Adalet ve hürriyete sarılıp ilerleyenlerden daha ziyade ilerlemek ve yükselmek için aslı ve esası bizde olan bu hakikatlere hızla dönmek ve kıymetini bilmek gerekiyor. Kendi hak ve hukukunu bilmeyen insanlar başkalarının çizdiği sınırlar içerisinde yaşarlar. Çoğunluk olan insanlar, azınlık olan bir kısım insanlardan tarafından kendileri için belirlenmiş sınırları ancak adalet ve hürriyetle ortadan kaldırabilirler. Hürriyet ve adaletten uzak olmak sebebiyle dünyadayken ölü gibi yaşayanlar artık uyanmak zamanı değil midir? İnsanca yaşamanın başka bir yolu var mıdır?