Demokrasinin olmadığı memleketlerde tahakküm, keyfi muamale, kuvvette dayanarak cebir, tek kişinin kararı vardır. Bu nedenle kötü kullanmaya müsait bir zemindir ve neticesinde zulümler ortaya çıkar. İnsaniyeti yakıp mahveder, yoksulluk ve sefaletin en aşağılarına düşürür. Toplum içerisinde kin ve husumeti yaygınlaştırır. Hesap verebilirlik ve şeffaflık olmadığından kamuoyu olup bitenden haberdar değildir. İran, devletinin başındaki Cumhurbaşkanı ve diğer yetişmiş önemli devlet adamlarını bu yüzden kaybetmiştir. Yaşanan helikopter kazası her yönü ile söylediklerimizi ispatlamaktadır. Baştan sonra sorularla dolu kazanın bu şekildeki bir devlet yönetiminde anlaşılabilmesi mümkün değildir. Gelin görün ki zaten anlaşılamayacaktır. Bu konu İran için olmuş ve bitmiştir. Kazanın duyulmasından itibaren İran devleti kurumlarınca gösterilen farklı refleksler ortadaki karışıklığın en önemli göstergesidir. Kazadan hemen sonra gelen devlet yönetimindeki devamlılık vurgusu da birşeylerin önceden hazırlanmış olduğunu hissettirmektedir. Bütün düşünce insanlarının yaptığı gibi bizimde bu söylediklerimiz ilk gördüklerimiz üzerinden bir okumadır. Her ne olursa olsun demokrasi olmayınca sis perdesi kalınlaşır. Doğru ve yalan net olarak ortaya çıkmaz. Halk kendisine verilen bilgiyle yetinmek zorundadır. Daha fazlasını merak edenler şiddetle cezalandırılır. Bunun için kimse buna cesaret edemez. İran bu konuda en ciddi örnekleri göstermiştir. Yani cezalandırma konusunda şakası yoktur. Onun için demokratik olamayan veya yarım bir demokrasiyle idare temeye çalışan ülkelerde bu tür hadiseler yaşanmaya devam eder.