Lord Acton’ın 1885’te yazdığı gibi “güç bozar, mutlak güç mutlaka bozar.” Gücün bozmayacağını zannetmek ancak kendini aldatmaktır. Bunun için denge ve denetim gerekir. Gücün mutlak güce dönüşmesini engelleyecek denetim mekanizmalarını çalıştırmak lazımdır. Demokratik kurallar etrafında hareket etmek, eleştiri ve öneriye açık olmak gücün kontrolünü sağlar. Ben yaptım oldu, ben düşündüm doğru demek gücün raydan çıkmaya başladığını gösterir. En iyisini ben bilirim, bu işin üstadı benim anlayışı ile sonu gelmeyen hatalar yapılmaya başlanır. Mutlak güç adeta bir sarhoşluktur. Kendini kaptırmak, eğri ve doğruyu ayırt edemez hâle gelmektir. Gücün bitmez ve tükenmez bir kaynak olduğuna inanmaktır. Gücün değişmeyen ve elden çıkması mümkün olmayan bir varlık olduğuna ikna olmaktır. Kendisini uyaranları düşman gibi görmek, onlardan kuşku ve şüphe duymak halleri başladıysa mutlak güç hastalığına yakalanılmış demektir. Gücün elden çıkma ihtimali korkulu rüyalar gördürmeye başlar. Gücün muhafazası için düşünülmeden hareket edilir. Bu da yeni hatalar ve yanlışlar yapmak demektir. Güç bozar ilke ve kurallarını görmezden gelmenin veya hafife almanın acı sonuçları tarih sayfalarında çokca mevcuttur. Bu ailede de iş hayatında da böyledir.
İnanmayanlar deneyebilir.