İNSAN ADALETİ YAPMAZSA
İnsanın israflı, iktisadsız, zulümlü ve adaletsiz, kirli ve nezafetsiz olması dünyayı yaşanmaz hâle gitiriyor. Bütün kâinatın ve mevcudatın hareket düsturu olan iktisat, nezafet ve adaleti insan yerine getirmeyince umum mevcudata muhâlefet etmiş oluyor. Halbuki yaratılmış olan herşey bu düsturlar üzerine ilerliyor. İnsanın müdahale etmediği hiçbir yerde bir geçimsizlik, kirlilik veya adaletsizlik yok. Bütün kainat içerisindekiler birbirine yardım ediyor. Bir şey başka bir şeyin imdadına yetişiyor. Herkes kendisini için tayin edilmiş olan iaşeden memnun. En zayıf ve en kuvvetsiz olan en iyi besleniyor. Bütün herşey kendisine belirlenmiş yörüngede başkasına tecavüz etmeden adaletle ilerliyor. Saat gibi işleyen bir sistem milyonlarca yıldır kusursuz bir şekilde adaletle çalışıyor. İnsan ise zulüm ve adaletsizliğinde ısrar ederek düzenin bozulması için elinden geleni yapıyor. Kendi evini yine kendi elleri ile yıkıyor. Adaletli olmak konusunda çok çekimser davranan insanoğlu, adaletsizlik hususunda ise olabildiğince cüretkâr davranıyor. Adaletsiz hareket etmek hususu çok kolay bir tercih olarak karşımıza çıkıyor. Adalet çok kolay çiğnenebilecek bir değer zannediliyor. Fakat adaletsizlik eden kendisi adaletsizlikle karşılaşınca şiddetli bir yaygara başlıyor. Adaletsizliğin ne demek olduğunu ancak yaşayınca anlamak geçte olsa doğru olanın görülmesini sağlıyor. Bu nedenle benim adaletim senin adaletinden ziyade bizim adaletimiz ortak noktasına gelinmesi gerekiyor. Herkes için adalet olmadan adalet, adalet sayılmıyor. Adalet, adalet olmaktan çıkınca herkes ortada bir adalet arıyor.