Kur’ân-ı Kerîm’de takip edilen maksad-ı aslî, ispat-ı Sâni, nübüvvet, haşir, adalet ile ibadet esaslarına cumhur-u nâsı irşad ve îsal etmektir” (İşârâtü’l- İ’câz) hakikatinde ifade edildiği gibi Kur’ân-ı Kerîm’de aslî bir maksat olarak takip edilen adalet ve ibadet esaslarındaki münasebete bu yazımızda değinmek istiyoruz. İbadetle hissedilen manevi huzur ve sükûnu adalet esaslarını yerine getirmekle de hissedebilmek gerektir. İbadetin esaslarını yerine getirenler adaletin esaslarını yerine getirmek hususunda da aynı hassasiyeti göstermelidirler. İbadetini ihlas ile yapanlar adalet noktasında da ihlaslı olmalıdırlar. Camide ibadetini yapıp evinde ailene adaletsiz davranmak, ticarette teraziyi bozmak, mahkemede adaleti rafa kaldırmak, siyasette yalanı benimsemek ibadet ehlinin yapmaması gerekendir. Namazı kılarken bir yandan da adaleti kırmaya devam etmek mesuliyetli bir sürecin başlangıcıdır. Çünkü namazın hesabı gibi adaletin hesabı da zor ve çetin olacaktır.
“Namaz, kalblerde azamet-i İlâhiyeyi tesbit ve idame ve akılları ona tevcih ettirmekle adalet-i İlâhiyenin kanununa itaat ve nizam-ı Rabbânîye imtisal ettirmek için yegâne İlâhî bir vesiledir. Zaten insan, medenî olduğu cihetle, şahsî ve içtimaî hayatını kurtarmak için, o kanun-u İlâhîye muhtaçtır.” (İşârâtü’l- İ’câz) Namaz ilahi adaletin kanunlarına itaati gerektirdiğinden, namazla bu büyük adalete uygun hareket edenler dünyada adaletsiz davranmaktan çekinmelidirler. İbadet ve adalet ayrılmaz bir bütünün ifadesidir. Namaz, insanı hem ibadet ehli hem de adalet ehli yapar. Namaz vesilesi ile adaletin ehemmiyetini anlayarak adalet prensiplerine uygun hareket etmek duası ile...