Öncelikle yazımızın başlığını açıklayarak başlayalım. Yazı başlığımız diyor ki; “Bir hastalık, bir dert gizli olsa daha çok zarar verir. Güçlü bir buharın menfez bulamadıkça sarsıntı vermesi gibi. Teşhisi yapılmamış hastalıklar vücuda yayılır ve vücudu git gide zayıf düşürür. Ancak hastalık bilinip zamanında müdahale edilirse belki de kısa sürede şifa bulunur. En azından çoğalması ve vücuda yerleşmesi önlenebilir. Aynen öylede devlette bir vücuttur. Bütün devlet yapısını oluşturan kurum ve kuruluşlar o vücudun birer azasıdır. Bu nedenle her hastalık belirtisinin özenle tedavi edilmesi gerekir. Devlet yapısının içine düştüğü hastalıkların en tesirli ilacı ise demokrasi ve hukuktur. Demokrasi reçetesinde yazanlar ne kadar doğru bir şekilde uygulanırsa istibdat virüsünden kaynaklı hastalıklarda o kadar çabuk iyileşir. Sağlam bir demokrasi, adalet ve hukuk yapısı oluşturmakla devletin bünyesi güçlenir. Devlet halkı ile bütünleşir. Devlet ile vatandaş arasında açılan mesafe kapanır. Devleti var eden tek sebebin halkı ve milleti olduğu anlaşılır. Demokrasinin iyileştirici gücünü tecrübe eden devletler her geçen gün ilerlemekte ve güçlenmektedir. Demokrasi prensiplerini görmezden gelerek hareket eden devletler ise güçlü ve etkin bir devlet yapısı oluşturamamaktadır. Kısacı dertlerimiz, problemlerimiz, yıllardır devam eden sorunlarımız aşikârdır. Bu vaziyeti bir avantaja çevirerek ciddi bir çözüm iradesi ortaya koyabiliriz. Çarenin demokraside olduğu bilinirken daha niye bekleyelim?