İnsanın kalitesi söyledikleri ile yaşadıkları arasındaki tutarlılık derecesine göre ölçülür. Maddi dilimizle söylediklerimizi fiil dilimizle de söylemek yani yaşamak gerektir. Söylediklerimiz ancak tatbik etmekle kıymetlenir. Hayata yansımayan söylemler havada kalan kelimelerden ibarettir. Fikir ve düşüncelerimiz hayatımıza aksetmeli ve hayatımız içerisinde gösterilmelidir. İnandığını yaşıyor olabilmek insan için en kıymetli bir vaziyettir. Başkalarına nasihat makamında geçen bir ömür yerine kendi hayatındaki eksikleri ve yanlışları görüp düzeltebilen bir hayat tercihi en doğru karardır. Bizim dışımızdaki her şeyi düzeltme gayreti kendimizi düzeltme ve yenilemeyi unutturmaktadır. Başkalarına fayda verebilen insan önce kendisine faydası dokunan insandır. Gözlerimiz kendimizi göremiyorsa bile kalbimiz durumumuzu bilmektedir. Kalp ve vicdan bizim ne halde olduğumuzu bize her zaman haber veren birer uyarıcıdır. Dış dünya içerisindeyken iç dünyamıza dönebilmek kalp ve vicdanımızdan gelen ikazları dinlemekle olacaktır. Kendi hâlini bilmeyen başkalarının hâlinden anlayamaz. Dilimizden çıkanların hayatımızda nasıl şekillendiğini değerlendirme zamanıdır. Dilimizden yaşantımıza bir istikamet çizgisi çekilmelidir. Doğru, eğrilmez, yan çizmez bir çizgi. Dilimizle hayatımızı bir edecek ve aynı kılacak bir çizgi. Sözümüzle yaşantımızı bir ve beraber edecek bir istikamet çizgisi. Dilimizle çok konuştuk sanki. Artık lisan-ı hâl ile konuşma zamanı.