Asabiyet-i cahiliye denilen ırkçılık düşüncesi İslam dinin tebliğ olmasından sonra ortadan kalkmış ve Müslümanların hayatında uzunca bir süre yer bulamamıştır. İslam dini ırkçılığı şartsız, koşulsuz ve tavizsiz olarak yasaklamıştır. Ancak ölmüş olan ırkçılık düşüncesi bir zaman sonra tekrar uyandırılarak fitne ikaz olunmuştur. İnsanları mensubiyetleri, renkleri, dilleri gibi birçok hususta ayıran ırkçılık girdiği yere huzur değil kargaşa ve karışıklık getirmiştir. Herkesin şevkini kıran, neşesini kaçıran, kin ve nefreti körükleyen, taraftarlık hissini uyandıran ve ayrılık sebebi olan ırkçılıktan hiçbir millet fayda görmemiştir. Avrupa kıtası yüz yıllarca ırkçılığın verdiği sarsıntılarla çalkalanmıştır. En yakın tarihte Nazilerin ırkçılık sebebiyle yaptığı dehşetli zulümler bunun bir göstergesidir. Irkçılık düşüncesinin Emevilerden itibaren görünür bir şekilde Müslümanların da hayatına girmesi İslam dünyasında bitmek bilmeyen çalkantılara sebep olmuştur. Yine yakın tarih olan 1.Dünya Savaşında Arap kardeşlerimizin bize karşı kullanılması ve kışkırtılması bunun bir delilidir. Rusya- Ukrayna savaşına yapılan yorumlar bile ırkçılık hastalığının ne kadar yaygın olduğunu göstermektedir. Savaşı yorumlayan bazı yabancı gazeteciler beyaz tenli, renkli gözlü yani Avrupalı olan insanların ölmesini anlayamadıklarını söylemektedir. Dinleri ve ırkları sebebiyle Afganistan, Suriye ve Filistin’de sivillerin, kadınların ve çocukların ölmesi normal karşılanırken, Ukrayna’da ölmesi ise onlara şaşırtıcı gelmektedir. Nerede olursa olsun, hangi dine, hangi renge, hangi dile sahip olurlarsa olsun masum insanların öldürülmesi aynı dehşet ve vahşetin göstergesidir. Bunun ayrımını yapıyor olanların içine düştükleri ırkçılık hastalığını tedavi etmeleri gerekmektedir. Yoksa ırkçılık düşüncesi onları her zaman mağlup ve mahcup edecektir.