Mecelle veya tam ismiyle Mecelle-i Ahkâm-ı Adliyye, Osmanlı Devleti'nin son zamanlarında tatbik edilmiş bulunan medenî kanundur. Sadece Osmanlı Devleti'nde değil, Devletimize bağlı; Hicaz, Suriye, Ürdün, Lübnan, Yemen, Arnavutluk, Bosna, Kıbrıs ve Filistin'de tatbik olunmuş, Sırbistan ve Karadağ medeni kanunlarına önemli tesirlerde bulunmuştur. Yine bu ülkelerde sonradan yapılan kanunlara esas teşkil etmiştir. Mecelle Ahmet Cevdet Paşa’nın başında bulunduğu bir heyet tarafından tanzim ve tertip edilmiştir. Bu yazımızda Mecellenin 89.Maddesinden bahsetmek istiyoruz. İşte o madde; “Bir fiilin hükmü failine muzâf kılınır ve mücbir olmadıkça âmirine muzâf kılınmaz.” Yine bu maddenin izahını Ahmet Cevdet Paşa ve Mecelle kitabından paylaşmak istiyorum. “Bir işi yapan, o işten mesul olur. Bu işin yapılmasını emreden mesul değildir. Çünkü kimsenin hukuka, dine aykırı emri yapılmaz. Mücbir kalmışsa, yani icbar olunmuşsa, bu takdirde neticeden fail değil, icbar eden mesuldür. İkrah, bir insanı, istemediği bir şeyi yapması için, haksız olarak zorlamak demektir. İkrah edilenin yaptığı fiillerden mesul olmaması için dört şart lâzımdır. Mükrihin (zorlayanın), korkuttuğu şeyi yapabilecek kuvvette olması, mükrehin (zorlananın) korkutulan şeyin muhakkak yapılacağını bilmesi, korkutulan şeyin ölüm veya bir uzvun kesilmesi veya üzücü bir şey olması, zorlanan şeyin yapılmaması gereken bir şey olması lâzımdır.” Öncelikle kimsenin hukuka ve dine aykırı bir sözü yerine getirilmez. Bu birinci şarttır. Eğer zorlama ile yaptırılıyorsa yapan değil zorla yaptıran kişi mesuldür. Ancak bir yanlışa zorlanmış kişinin mesul olmaması için dört şart lazımdır. Tekrar etmek gerekirse; Zorlayan kişi korkuttuğu şeyi yapabilecek kuvvete olmalı, korkutulan şeyin yapılacağından kesin emin olmalı, işin sonunda ölüm, uzvun kesilmesi veya üzücü bir şey olmalı, zorlanan şeyin yapılmaması gereken şeylerden olması lazımdır. Yoksa bu şartlar oluşmadan kolayca hukuka ve dine aykırı emirlerin yerine getirilmesi, bu emirlerin yerine getirilmesi ile mükâfat, terfi ve ödül kazanılması hatta hiçbir emre bağlı kalmadan doğrudan hukuksuzluk yapılması ilk medeni kanunumuza aykırı olduğu gibi mevcut kanunlarımıza da aykırıdır ve suçtur.