İsrail gibi devletler hile ve fitne kuvveti üzerinde dururlar. Karıştırmak ve kargaşa çıkarmak en büyük özellikleridir. Dünyanın bir tarafını ateşe vermedikçe rahat edemezler. Daima yalan propaganda yaparak yaşarlar. Fitne çıkartmak onların için sıradan bir iştir. Bir gün içerisinde yüzlerce masumu öldürürler ama yaptıkları bu katliamları bile inkâr ederler. Dünyanın gözünün içine bakarak yalan söylerler. Yalanları o kadar tesirlidir ki herkesi kendilerine inandırırlar. Hastaneye, camiye, okula bomba atarlar sonrada çıkıp biz atmadık derler. Bunlarda utanacak yüz ve sızlayacak bir vicdan kalmamıştır. Madem bunlar öldürüyorlar bunlara karşı ölmek iki şekilde olur. Birincisi; Onların ayağına düşmek, teslim olmak suretinde ruhumuzu, vicdanımızı ellerimizle öldürmek, cesedimizi de güya ruhumuza karşılık telef ettirmektir. İkincisi; Onların yüzüne tükürmek, gözüne tokat vurmakla ruh ve kalbimiz sağ kalır, cesedimiz de şehit olur. Akide(inanç) faziletimiz tahkir edilmez, İslâmiyet’in izzetiyle istihza(alay) edilmez. İslamiyet muhabbeti, senin husumetini gerektirir. Cebrail şeytanla barışmaz. İsrail, Filistin’e sadece bir şartla yaşamak hakkı veriyor. "Yaşayınız. Fakat bir tek adam bana karşı çıkarsa yakarım, yıkarım!" Şayet bir adam hakka sadakat namına onun kâfirane zulmüne itiraz ederek Ayasofya gibi paha biçilmez mukaddes binaya sığınsa, o binayı yerle bir etmekten geri durmuyor. Bir köyde ona karşı çıkan birisi bulunsa çoluk çocuğu ile o köyü mahvetmek veya bir cemaat içinde onu muzır biri varsa o cemaati yok etmeye her vakit kendini yetkili görüyor. Lânet o medeniyete ki, ona o yetkiyi vermiş ve desteklemiş. Fakat şunu unutmamalı ki bir avuç su donma derecesine geldiğinde içinde bulunduğu demir kabı parçalar. Hiçbir şey onu engelleyemez.