Beşerin selâmet, adalet ve sulh-u umumisini(genel barışı) mahveden dehşetli ve vahşiyane anlayışlar nedeniyle insanlık savaşlardan kurtulamıyor. Herkes kendi kutsalını korumak için insan öldürdüğünü söylüyor. Fakat hiçbir kutsal, masum insanların ölmesine izin vermiyor. Hatta böyle bir durumdan şiddetle sakındırıp kesin emirlerle haram kılıyor. Benim milletim ve benim kanım üstün anlayışı temelinde ırkçılığı barındırıyor. Yaratılış itibari ile birbirine eşit olan insanlık kendi kafasından uydurduğu üstünlük davası ile yeryüzünü kana buluyor. Barışmak ve bir arada yaşamak imkânı varken savaşı devam ettirip barışı reddetmek anlaşılamıyor. Herkes kendisine bir imtiyaz takarak karşısındaki topluluklara haşerat nazarıyla bakıyor. Bu nedenle farklı topluluklar arasında nifak ve fitne çıkıyor. Bu nifaklar ise silah tüccarlarının işine geliyor. Daha çok kavga demek daha çok silah satışı demektir. İçerisinde hak, hakikat ve adaleti barındırmayan; inat, ırkçılık ve nefsin enaniyetine dayanan savaşlarla büyük zulümler oluyor. Zalimce hareket eden kim olursa olsun onlara değil taraftar olmak veya merakla o cereyanları takip etmek ve onların yalan, aldatıcı propagandalarını dinlemek ve seyretmek o acib zulümlere bakmakta caiz değildir. Çünkü zulme rıza zulümdür, taraftar olsa zalim olur. Şunu unutmamak gerekir ki zulüm kimden gelirse zulümdür. Zulmün bizden veya sizden olması önemli değildir. Zulmün her türlüsünü önlemeye çalışmak ise bütün insanların vazifesidir. Yoksa yaşadığımız dünyayı kendi elimizle yok etmeye çok az zaman kaldığı görülmektedir.