İnsan propagandalardan etkilenen duygusal bir varlık. Baskılar, yönlendirmeler, düşünceleri kısıtlamalar, benim gibi olacaksın zorlamaları ile başkalarının elinde bir hayatımız var. Bu nedenle yaşadığımız hayat bazen kendi hayatımız olmaktan çıkıyor ve başkaları tarafından yaşanılması istenilen bir hayat haline dönüşüyor. Verilmek istendiği kadar demokrasi, verilmek istendiği kadar hürriyet, verilmek istendiği kadar ekmek ile sınırlandırılmış bir hayat sunuluyor. Zamandan geri kılmış daha doğrusu bilerek geri bırakılmış insanlar topluluğu oluşturulmak isteniyor. İtiraz etmenin isyan etmekle eş değer tutulduğu bir anlayış karşısında kimse sesini çıkaramıyor. Susmak en ideal davranış kabul ediliyor. Halbuki insan yaratılış itibari ile kendisine cüz’i ihtiyari denilen tercih hakkı verilmiş bir canlı. Bu tercih sayesinde insan değer kazanıyor. Eğer insan böyle bir iradeye sahip olmasaydı diğer canlılardan bir farkı kalmazdı. İşte istibdat insanın bu iradesine ipotek koyarak sadece söylenileni yapmasını, sorgulamadan yaşamasını, aklını ve kalbini kullanmamasını istiyor. Konulan kalıpların dışına çıkmaya çalışan insanlar en ağır ithamlarla suçlanıyor. Çizilen sınırlar dâhilinde hareket edenler ise en yüksek iltifatlara tabi tutuluyor. Ancak şu bilinmelidir ki her zamanın bir hükmü var. Eski zamanda kılıcı keskin kalbi katı olanlar yükseliyordu. Artık bu asırda aklı keskin, kalbi parlak olanlar yükselecektir. Akıl, bilim, sanat önde olacak ve kamuoyunun gücü şahısların gücünü geçecektir.