Kalbimizin bağlandığı fâni şeyler bir zaman geliyor fânilikleri gereği bizden ayrılıyor. Fâni olanlara bu kadar bağlanmamız sebebiyle her bir ayrılış kalbimizde yaralar açıyor. Olmazsa olmaz sandığımız, sıkı sıkıya yapıştığımız, bütün varlığımızla sarıldığımız, sabah akşam andığımız, hep bize ait bildiğimiz fâniler, Allaha ısmarladık bile demeden çekip gidiyor. Fâni olanın bâki bir muhabbete, ezeli ve ebedi bir aşka, ebediyet için yaratılan kalbin alâkasına değmeyeceğini böylece anlamış oluyoruz. Madem fâniler bizleri ansızın bırakıp gidiyor, onlar bizi bırakmadan biz onları “Bâki kalan sensin, Ey Bâki” diyerek bırakmalıyız. Ya Rabbi! Ancak sen bâkisin. Tüm mevcudat ancak senin izninle, senin devamlılık vermenle beka bulabilir. Senin muhabbetinle onlar sevilir. Yoksa onlar kalbin alâkasına lâyık değillerdir. Meftun olduğumuz güzellerin güzelliği ancak senin onları güzelleştirmen iledir. Fakat onlar da fânidir. Senin beka vermenle bâkileşecekler, ahiret âlemlerinin güzellikleri olarak devam edeceklerdir. Bize en lâzım iş ve vazife, o Bâkiye karşı alâka duymak, esmasına yapışmaktır. Çünkü Bâki yoluna sarf olunan şeyler ancak beka bulabilir.