Her hükümet döneminde bazen hızlı, bazen yavaş ve bazen de hiç ilerlemeyen Avrupa Birliği serüveni hâlâ ülkemizin önünde uzun bir yol olarak duruyor. 10 ve 11 Aralık 1999 Tarihinde Helsinki'de gerçekleştirilen Avrupa Birliği Zirvesinde ülkemizin tam üyelik adaylığı resmi olarak kabul edilmişti. Meclis kürsüsünde ANAP Grubu adına konuşan Mesut Yılmaz bu noktaya nasıl gelindiğini şöyle ifade ediyordu; “Bundan otuz altı yıl önce altına imza koyduğumuz, Ankara Anlaşmasıyla ilk adımını attığımız, bundan on iki yıl önce içerideki ve dışarıdaki eleştirilere, yüreksizlendirme çabalarına rağmen rahmetli Turgut Özal'ın büyük bir öngörü ve özgüvenle gündeme getirdiği tam üyelik başvurusuyla hedefi açıkça ortaya konulan Avrupa'yla bütünleşme yürüyüşümüz, önemli ve belirleyici bir aşamaya ulaşmıştır. Helsinki Zirvesinde alınan kararla, Türkiye, yıllardır eşiğinde beklediği Avrupa kapısından içeriye adım atmıştır.” ( TBMM Tutanakları) Rahmetli Mesut Yılmaz’ın da ifade ettiği gibi Avrupa Birliği serüveni bugünkü tarihle tam 60(altmış) yıl önce Ankara Anlaşması ile başlayan bir yolculuktur. Turgut Özal döneminde yapılan çalışmaların da katkılarıyla tam üyelik süreci resmen başlayabilmişti. Ak Parti iktidarının ilk dönemlerinde ise ciddi bir samimiyetle üzerine konularak devam edilmiş ve büyük ilerlemeler kaydedilmişti. Fakat bugün gelinen noktada ise Avrupa Birliği hususunda hangi konum ve durumda olduğumuz bile anlaşılamaz olmuştur. Avrupa Birliği serencamımızın neden bu kadar uzun olduğunu Rahmetli Mesut Yılmaz yine Meclis kürsüsünden beyan etmişti. “Bu noktaya, hiçbirini bizim arzu etmediğimiz bir takım dış sorunları sırtımızda taşıyarak, her adımında tarihten gelen ve bir türlü yakamızdan düşmeyen önyargılarla boğuşarak, bizi biz yapan ulusal ve kültürel kimliğimizin kimilerince bir engel olarak önümüze çıkarıldığını görmenin üzüntüsünü yaşayarak ve itiraf edelim ki, bazen de kendimizi kaptırdığımız yersiz vehimlerle hareketsizleşerek, yerinde sayarak ama bütün bu olumsuzluklara rağmen, hedefimizden hiç şaşmadan, çıkarlarımızı feda etmeden geldik.”(TBMM Tutanakları) Hakikaten yukarıda sayılan sorunlar hâlâ devam ediyor ve Avrupa Birliği yolundan bizi alıkoyuyor. Hatta bazen bu yoldan tamamen dönme ve o yolu kapatma noktasına getiriyor. Dış sorunlar, tarihten gelen ön yargılar, ulusal ve kültürel kimliğimizin engel teşkil ettiğine dair yanlış anlayışlar, kendimizi kaptırdığımız yersiz vehimler eskiden olduğu gibi yine devam ediyor.