Adalet-i Mahza tam ve mükemmel adalet demektir. Adaletin eksiksiz ve kusursuz uygulanmasıyla ancak adalet-i mahza sağlanır. Şahsın hukukunun korunması ve tek bir kişinin dâhi haklarının zayi edilmemesi esastır. "Kim bir cana kıymamış veya yeryüzünde fesat çıkarmamış birisini öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibidir." (Mâide Sûresi, 5:32) Ayet-i Kerimesi işte bu adaleti ifade eder. Yani; Bir masumun hakkı, bütün halk için dahi iptal edilmez. Bir fert dahi, umumun selâmeti için feda edilmez. Cenap-ı Hakkın nazar-ı merhametinde hak haktır, küçüğüne büyüğüne bakılmaz. Küçük, büyük için iptal edilmez. Bir topluluğun selâmeti için bir ferdin rızası bulunmadan, hayatı ve hakkı feda edilmez. Böyle bir adalet nazarında az-çok, küçük-büyük, zengin-fakir, tanınmış kişi-sıradan vatandaş ayrımı yoktur. Herkes adaletin karşısında aynı hak ve değere sahiptir. Ayrımsız ve ayrıcalıksız olarak herkes için aynı şartlar geçerlidir. Bazıları için adalet kapıları açılıp bazıları için de adalet kapıları kapanmaz. Kimi insanlar için adalet hızla ilerlerken kimileri için de sonradan gelmez. Adaletin kişilere karşı eşitlik ve yakınlığı adalet terazi kadar hassastır. Bu hassasiyet daima korunur ve gözetilir. Adalet-i Mahza tatbik edilirse toplumlara huzur, sükûn ve intizam gelir. Yoksa adalete karşı olan şikâyetler artarak devam eder. Adaletsiz vaziyetler ise toplumu her zaman gergin bir hâle sokar. Ümitsizlik, güvensizlik ve çaresizliğe sevk eder. Adalet mi var? Soruları her taraftan ve her yerden duyulmaya başlar. Bütün bunların çaresi tamam ve mükemmel, her ferdin hukukunu nazara alan Adalet-i Mahza anlayışının uygulanması ile mümkündür.