Dünyanın en güzel ve en sıcak kelimesidir anne.
Anne yüreği, anne kucağı, anne duası, annenin hasreti, annenin özlemi.
Ve “ Cennet annelerin ayağı altındadır. “ Nebevi muştusu.
Varlık sebebimiz analarımızdır. Ağlarsa anam ağlar, gerisi yalan ağlar.
Ana gibi yâr, vatan gibi diyar olmaz; sözleri ne kadar da hayatın içinden değil mi?
Hani anlatır menkıbe olarak ölürken adam Azrail'e sormuş : “Ölüm anında Melek olarak sen geliyorsun da, doğum anında neden Melek yok?” Azrail: Annen var ya. Şimdi varın siz söyleyin, nasıl ödenecek bu hak, nasıl altından kalkılacak?
Anne olmak esasında her canlı grubunda özeldir. Bir kuş yavrusu yuvadan düşünce anne kuşun çırpınışını hiç gördünüz mü? Bir belgeselde gördüm: Yavru ceylan nehri geçerken annesi bakar ki yavru nehri geçemeyecek, timsah yavrusunu yemesin diye düşünmeden kendi bedenini timsahın önüne koyuverir. Annelik böyle bir şey işte.
Şair Yavuz Bülent Bakiler der ki:
Garibin anası pencerelerden
Yanık türkülerle yollara bakar
İncecik yüzünde her akşam üstü
Çizgi çizgi nokta nokta bir efkar.
Fakirin anası her sabah sessiz
Ağlar çocuğunun aç çıplak durduğuna
Elleri koynunda kalır çaresiz
Bin pişman doğduğuna, doğurduğuna
Anneye sahip olmak dünyanın en büyük nimetidir. Annenin gölgesi bir çocuk için en büyük sığınaktır. Anne ümittir. Anne hayatın aşısıdır. Annenin yanı huzurdur. Anne göçtü mü bu dünyadan kelimenin tam anlamıyla ocak sönmüştür artık. Anne nimeti bir insanın hayatında nimetlerin başında gelir.
Dilleri hiç susmaz mırıldanır durur. Çünkü hiç bitmeyen duâları vardır annelerin. Duâ kitaplarında olmayan, hiçbir yerde bulunmayan, kalbinin ta içinden gözyaşıyla beraber dökülen yağmur rahmeti gibi, dillenen duâları vardır annelerin. Rahmete susayan gönüllerimize serinliktir ve o serinliğin sebebi peşimizden gelen, anamızın duâlarıdır. Geri çevrilmeyen, Rabbimizin yüce katından boş dönmeyen duâlardır onlar.
Anne olmak…Nasıl mı?
Mü'minlerin annesi gibi mesela...Hz. Hatice (r.a.) Peygamber Efendimize ilk inanan ve ona ilk eş olma şerefine eren bahtiyar annelerimizden... Kibar, nâzik, afif ve edeb timsali bir hanımefendi...
Başka örnek: Hazreti Fatıma annemizi tanıyalım desek, en öne çıkan durum, bizzat Peygamber babasının yaptığı vasıflandırma olurdu: "Ümmü ebiha - Türkçesiyle - Babasının annesi..."
Anne ki, Allah Rasulü için derin bir hasrettir.
Anneliği en küçük kızına libas olarak giydirir, onunla teselli bulur.
Demek bu küçük kızda bir annelik kumaşı var. Hatta Peygambere anne olacak bir kumaş var.
Hazreti Fatıma ile ilgili metinlerde, Rasulullah -sallallahü aleyhi ve sellem- Efendimizin, o geldiğinde ayağa kalktığına, yer gösterdiğine, hatta elini öptüğüne dair bilgiler verir sahih kaynaklar. Âmâ beni en çok etkileyen Annesiz kalmış Alemlerin Efendisinin:- Babasının annesi, ifadesidir.
Örnekleri uzatmak mümkün ama anne var, anne var.
Bilecik istasyonunda evladını cepheye uğurlarken, minareler ezansız kalacak ise dönme diyen anne,
Evladını vatan için toprağa veren şehit annesi,
Evladını hiç yürütemeden ya da konuşturamadan kaybeden anne.
Savaşın ortasında çocuğu kucağında çaresiz anne.
Kendi çocuklarını bir sebeple toprağa veren anne.
Diğer taraftan;
Çocukları bakmadığı için huzur evlerinde yalnız kalan anneler,
Bağımlı olup evladının kendisini öldürdüğü anne,
Ben yaşamadım sen yaşa kızım diyerek kızını günaha yönlendiren anne,
Gençtir yapacak diyerek günahlara göz yuman anne.
Ey Anneler, ey anne adayları; Cennet sizin ayaklarınızın altına seriliyor. Siz nasılsanız evlatlarınızda öyle, siz nasılsanız toplum da öyle oluyor.
Toplumu yetiştiren ve dirilten annelerdir. Yeri geldiğinde merhametini yeri geldiğinde de celadetini gösteren annelere ihtiyacımız var. Endülüs hükümdarı sarayından kaçarken bir tepede durup arkaya baktığında annesi kendisine şöyle demişti. M Akif’in dilinden ;
Bu sizin ağlamanız benzedi bir dîgerine:
Endülüs tâcı elinden alınan bahtı kara,
Savuşurken, o güzel mülkü verip ağyâra ,
Tırmanır bir kayanın sırtına etrâfa bakar;
Bırakıp çıktığı cennet gibi zümrüt ovalar,
Başlar ağlatmaya bîçâreyi hüngür hüngür!
Karşıdan Vâlide Sultan bunu pek haklı görür,
Der ki: “Çarpışmadın erkek gibi düşmanlarla;
Şimdi, hiç yoksa, kadınlar gibi olsun ağla!”
Son olarak anne; ailenin ve toplumun direğidir. Eskiler rükün derlerdi. Yani binayı ayakta tutan dayanaktır. Anne kahır çeker. Fedakârlık eder. Ailenin fertleri üzülmesin diye gözyaşını bile saklar. Çoğu zaman onlar -mış gibi yaparlar. Çünkü onun kodları hep böyledir.
Ahirete göç etmiş tüm annelerimize rahmetiyle muamele de bulunsun YÜCE YARATAN.
TÜM ANNELERİMİZİN ELLERİNDEN ÖPÜYORUZ.DUALARINI EKSİK ETMESİNLER…
Ahmet SEVİM
Paşa Camii İmam Hatibi