İbadetlerde huşu, bir Müslüman için en temel hususlardan birisidir. Namaz veya oruç hangi ibadet olursa olsun kişi amelinin boşa gitmesini istemez. Bu sebeple hem rükünlerine, şekil şartlarına dikkat edecek ama aynı zamanda huşu ile ibadetlerini yerine getirecektir.
Huşu kavramının anlamı; sakin olmak, boyun eğmek ve tevazu' göstermektir. Huşu; kalpte, gözde ve seste olur. Gözünü eğdi, yere baktı, sesini kıstı terimlerinde huşu kelimesinin kullanıldığını görüyoruz. İnsanın gözünü ve boynunu eğmesi ve sesini kısması ya saygıdan ya da suçluluktan olur. Rabbimize gönülden gözü eğebilen ve boynu bükebilen insanlardan olalım inşallah.
Huşu, iki yerde; kalpte ve uzuvlarda söz konusudur. Huşu ‘un aslı kalpte, görüntüsü bedende olur. Kalp Allah'a boyun eğerse, azalar da boyun eğer ( el-Kurtubî a.g.e. XII, 103-104) . Peygamber (s.a.s.), namazda sakalı ile meşgul olan birisini görmüş ve "eğer bu adamın kalbi huşu içinde olsaydı uzuvları da huşu içinde olurdu "buyurmuştur. ( el-Kurtubî a.g.e. XII, 103 ).
Kalbin Huşûu
İnsanın iman edip Allah'a son derece saygı duyması, Allah'ın büyüklüğünü ve gücünü, kendisinin küçüklüğünü ve aczini hissetmesi, Allah'ı övmesi ve anması ve O'na karşı gelmekten sakınması ve korkmasıdır. Allah'ın zikrinden maksat “Rabbinin ismini akşam sabah zikret" ; İnsan Suresi /25 , "Ey mü'minler! Allah'ı çok zikredin" Ahzab/41 ayetlerinde ifade edildiği gibi Allah'ın adını çok anmaktır. Çünkü, "Kalpler ancak Allah'ı zikir ile mutmain olur, huzur bulur." Rad/ 28
Bakara suresinin 74. ayetinde, Allah'ın zikrinden uzaklaşanlar, kalpleri taş gibi hatta daha da kötü olmakla suçlanmışlardır. Katı kalplilik; dinî değerler karşısında duyarsız ve dinî öğütler karşısında vurdumduymaz olmak, İslami inanç ve düşünceyi savunmamaktır ki bu durum, kalbin saygısızlığını ifade etmektedir. Müslümanın her şeyi ile Allah'a teslim olması ve bütün uzuvları ile O'na huşu duyması gerekir. Peygamber (s.a.s.), "Allah'ım! Senin için rükû ettim, sana iman ettim, sana teslim oldum; kulağım, gözüm, beynim, kemiklerim ve sinirlerim senin için saygı duyar.” (Müslim, Salâtü'l-Müsâfirîn, 201) buyurması huşunun saygı boyutunu apaçık ortaya koyar.
Namazda Huşu
Namazda huşu, namazı; Peygamberimiz (s.a.s.)'in bildirdiği şekilde, farz, vacip, sünnet, âdap ve tadil-i erkana riayet ederek, kemâl-i edep, huzuru kalp ve ihlasla kılmak; namazda sükûnet ve vakar içinde olmak, sağa ve sola bakmamak, gözlerini sadece secde mahalline çevirmek; kalbinde Allah'ın kelamı ve namazın dışındaki duygu, düşünce ve vesveseleri bırakmaya çalışmak ve riyakârlıktan sakınmaktır. Namazda huşûun, kalbî ve bedenî olmak üzere iki boyutu vardır. Kalbî boyutu ihlastır. Bedenî boyutu ise namazın farz, vacip, sünnet ve adabına uymaktır.
Huşu, kişinin namaz kılarken sağında ve solunda bulunanları fark etmeyecek kadar namaza dalması, namazda uzuvları ve giysileri ile meşgul olmamasıdır. Namazlarını huşu ile kılan mü'minlerin yüzlerinde bu huşûun alameti olur. Kays b.Ubad, bu konuda şöyle demiştir: "Medine'de, içlerinde bir kısım sahabenin de bulunduğu bir mecliste idim. Yüzünde huşu eseri bulunan bir adam geldi. (Bunu gören) bazı insanlar, "işte bu adam, cennet ehlindendir, işte bu adam, cennet ehlindendir" dediler." Nitekim Allah ,Hz. Muhammed (s.a.s.) ve sahabeyi öven Fetih suresinin 29. ayetinde, “onların nişanlan yüzlerindeki secde izidir" demiştir.
Farzlarına ve huşûuna riayet ederek kılınan namazın günahlara kefaret olduğunu Peygamber (s.a.s.) şöyle bildirmiştir: "Namaz vakti gelince abdestini güzelce alan, namazın huşûunu ve rükûunu güzel yapan hiçbir Müslüman yoktur ki bu namaz; büyük günahları işlemedikçe onun önceki günahlarına kefaret olmasın. Bu husus, bütün vakitler için böyledir" (Müslim, Tahare, 7, 1, 206; bkz. Ebu Davud, Salat, 9; Ahmed, V, 247.)
Namaz, "huşu" vasfına sahip olmayanlara ağır gelir. Yüce Allah, şöyle buyurmaktadır: “Sabır ve namazla yardım isteyin. Çünkü namaz Allah'a saygılı olanlardan başkasına ağır gelir" (innehâ lekebîratün illâ 'ale'l-hâşi'în). (Bakara,2/153)
Dünyanın ciddi bir imtihandan geçtiği şu dönemde, saatlerce telefondan alamadığımız gözlerimizi azıcıkta seccademize yönlendiremiyorsak, yeni kitap çıkmış yerine yeni telefon modelini konuşuyorsak, büyüklerimizden dua almak yerine beddua alacak kadar onları unutuyorsak, huzura durunca işlemeli seccadelerimizde bir damla göz yaşı damlamıyorsa huşuu kelimesini anlamak kolay değil bizim için. Rabbim hepimize Samimi, saygılı , huşulu ömür nasip etsin .