KÖKLERİMİZ: DEDELERİMİZ VE NİNELERİMİZ
Dede ve nine köklerimizdir. Onlar ,ulu çınarlardır. Onların hayat tecrübeleri bizim için son derece önemlidir. Yaşları gereği algıları zayıf olabilir.(Yasin, 36/68 ). Anlayışla karşılayalım. Bazen söylediklerini veya sorduklarını unuturlar ve tekrar sorarlar. Hoş görelim. Onlar bize farkında olmadığımız birçok güzellikleri bırakır. En önemlisi onlar sayesinde Müslüman bir hanede ve Müslüman bir mahallede dünyaya geldik. Ne büyük şeref değil mi? Biliyoruz ki, büyüklerimizin kendi zamanlarında imkanları daha azdı. Dünyalıkları bize göre belki daha basitti. Belki bize göre daha fakirdiler. Ama huzurlu ve güzel bir hayatları vardı.
Dede ve ninenin en temel vasıflarından birisi torunlarına olan düşkünlükleridir. Onların torunlarına olan aşırı muhabbetini anlamaya çalışalım. Hayatın zorluğu ve koşuşturmasında çocuklarının nasıl büyüdüğünü anlamayan bu iki çınar, evlat sevgisini bir ihtimal torunlarında yaşıyorlar. Bir gün kendi evladımın neredeyse tüm isteklerini yerine getiren dedesine: “-Çok şımartıyorsunuz. Dediğimde, şu cevabı aldım: “Oğlum sen dede olunca şımartmazsın olur biter, bana karışma.” Anladım ki, dede-torun ilişkisi farklı bir şeymiş.
Dede-nine ve torun ilişkisi karşılıklıdır. Büyükler küçükler için dua etmeli, güzel söz ve davranışları alıştırmalı, torunlar yanlış bir şey söyleyince veya yapınca usulünce yanlışlığını ifade etmeli. Torunlar da yaşına göre dede ve nineyi anlayışla karşılamalı, hoş tutmalı ve dilleri de yumuşak olmalıdır.
Günümüzde daha çok çekirdek aile diye bildiğimiz eşler ve çocuklardan oluşan aile yapımız ağırlıktadır. Hâlbuki geniş aile yani dede ve nine ile şartlar müsait olduğunda diğer yakınlardan da büyüklerin bulunduğu geniş /büyük aile ne kadar güzel olur. Bu esasında imkansız bir şey değildir. Büyük aile yani dede ve ninenin de yer aldığı aileler esasında huzurun ve neşenin daha çok olduğu ailelerdir. Yani huzurlu ailelerdir. Fiziki imkanı sağlayarak geniş aile olarak hayat sürmek çok bereket getirir. Ve bize çok farklı kazanımları vardır. Şöyle ki,
- Dede ve ninenin yanında yetişen çocukların biraz şımarık olduğu söylenir ama ben katılmıyorum. Ulu çınarlarla beraber büyüyen çocukların, kreşlerde bakıcının ellerinde büyüyen çocuklara göre daha huzurlu, hayata bağlı ve etrafları ile barışık olduklarını düşünüyorum.
- Öncelikle dede ve ninesi ile daha fazla vakit geçiren çocuk, yalnızlık duygusundan arınmakta ve kendine güveni olan bir birey olarak yetişmektedir.
- Ulu çınarların kendilerine tanıdığı imkânlar sebebiyle meramlarını daha rahat ifade edebilirler.
- Bazı çocuklar var ki annesiz babasız hiçbir şey yapamaz. Oysa dede ve ninesiyle iletişimde olan ve hayatı paylaşan bir çocuğun anne ve babasına aşırı derecede bağımlı olması ortadan kalkmaktadır.
- Bazen anne ve babanıza onları mutlu edecek bir şey yaptığınız zaman, “Size de böyle yapanlarınız olsun” diye yaptıkları duanın karşılığıdır çocuklarınızın neşesi ve güzellikleri. Ebeveynlerin, çocukların yanında kendi anne ve babalarına karşı göstermiş olduğu davranışlar ve tavırlar çocuk için önemli bir modeldir. Çünkü onlarda ilerde kendi anne ve babasına aynı şekilde davranacaktır.
- Dede ve ninesi ile iletişimde olan bir çocuk eskilerin bilgi ve becerilerinden yararlanmayı öğrenecek, bu da kuşaklar arasındaki çatışmayı ortadan kaldıracağı gibi, sahip olunan kültürel ve sosyal ve ahlaki değerlerin yaşamasını sağlayacak böylece geleneksel kültür de kuşaktan kuşağa aktarılma imkânı bulacaktır.
- Ebeveynlerin, kendi anne ve babalarına karşı göstermiş oldukları saygı ve sevgiye şahit olan bir çocuk, sosyal hayatta diğer yaşlı insanlara karşı daha saygılı ve şefkatli olacaktır.
- Yine ebeveynlerin, kendi anne ve babalarına danışarak iş gördüklerine şahit olan bir çocuk, büyüklerin fikirlerinin önemine yönelik bilinç kazanacak bu da çocukta istişare etme ve başkalarına danışma alışkanlığı oluşturacaktır.
- Dede ve ninelerin hayatına da çocuklar çok şey katmaktadır. Örneğin, onların ömürlerinin son günlerini yalnızlık içerisinde geçirmelerinin önü kapanacaktır. Bu tarifi mümkün olmayan bir güzelliktir.
- Torunlarıyla vakit geçiren dede ve nineler, hayattan uzaklaşmazlar, daha mutlu bir hayat sürmeleri yanında bilgi ve becerilerini de aktif tuttukları için toplumsal hayata kazanımda bulunacaklardır.
Her konuda olduğu gibi dede-torun konusunda da Peygamberimiz yegane örneğimizdir. Bu konuda Peygamber efendimizi anmaz isek yazımız eksik kalır. Hz. Peygamber (s.a.s.) torunlarını evde bazen sırtına, bazen karnının üzerine alıp eğlendirdiği rivayet edilir. Hatta zaman zaman camide namaz kıldırırken bile çocuklar onun omzunda veya sırtında olurlardı. Mesela Hz. Zeyneb'den kız torunu Ümâme bu çocuklardan biridir. Hz. Peygamber (s.a.s.) onu namazda omzuna alır, rüküâ gittiğinde yere bırakır, kalktığında tekrar omzuna alırdı. Bazen Rasul-i Ekrem (s.a.s.) secdeye gidince Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin de gelip sırtına binerlerdi. Hz. Peygamber (s.a.s.) secdeden kalkarken onları yumuşak bir şekilde alıp yere bırakırdı. Secdeye gidince onlar yine sırtına binerlerdi, bu durum, namaz bitene kadar bu şekilde devam ederdi. Namaz bitince ise Rasulüllah (s.a.s.) onları hiç kızmaksızın alıp dizlerine oturturdu. Bir defasında Hz. Peygamber (s.a.s.) secdedeyken sırtına Hz. Hasan veya Hz. Hüseyin binince, ininceye kadar secdeyi uzatmıştı. Kaynak: “ Örnek Dede Hz. Peygamber (s.a.s.) Doç. Dr. Adem Apak -Diyanet Avrupa Aylık Dergi Aralık 2010
Aklıma daha önce okuduğum şu söz geldi. “ Yaşlanmak bir dağa tırmanmak gibidir, çıktıkça yorgunluğunuz artar nefesiniz daralır ama görüş açınız genişler.” Rabbim hayatta olan büyüklerimize sağlık ve afiyetler ihsan eylesin. Elden ayaktan düşürmesin. Başımızdan eksik etmesin. Ahirete göç eyleyen cümle dede ve ninelerimize de rahmet eylesin.