BABALARIMIZ : KOCA ÇINARLAR
Babam gelince aklıma hatırladığım ilk şey; onun ailesi için çırpınışı, yorgunluğu, sert duruşunun arkasındaki şefkatin büyüklüğüdür. Onun odada yeri belliydi hep; en küçük çocuk olduğum için olsa gerek ki kimseyi yaklaştırmazdım onun yanına, ben onun çocuğuydum. Diğerleri annemin çocuğuydu bana göre. İşine olan sevgi ve saygısı çok büyük bir örnekti. Zamanın hayat şartları çocuklarına zaman ayırıp sevdiğini göstermesine engel olmuştu. Ben biraz yaşlılığına denk gelince dedenin torun sevdiği gibi beni sevdiğini hatırlıyorum. Nazan Bekiroğlu Yusuf ile Züleyha kitabında şöyle diyor: “Bir baba, bir anne gibi taşımasa da karnında, kanından yaptığı sütle beslemiş olmasa da; bir yanını tamam ettiği, hayatına sebep olduğu yavruları arasında ayrım yapabilir mi?” Yapamaz elbet. Ama çocuğuz işte, en çok sevilen olmak istiyoruz. Hiçbir evlat anne kokusunu unutamaz. Ben babamın da kokusunu hiç unutmadım. Yakup’un Yusuf’un kokusunu unutmadığı gibi, Yusuf’ un Yakup’u özlediği gibi.
Baba olmak bir tarafı öksüz olmaktır, hatta en yalnız olmaktır.Herkese kimse olurken kimsesiz kalmaktır. Evin direği olurken sanki dayanaksız kalmaktır.Denizde boğulurken çırpınışının sebebi kendisinin ölmesi değil, evlatlarını kurtarmanın derdidir.Baba olmak, Hz. Nuh misali evladının imanı için dertlenmesidir. Onun dünya ve ahiret saadetini kazanması için çırpınmaktır. Hz. Nuh gibi kurtuluş gemisine binmeyi reddeden oğluna son bir umutla şöyle seslenmektir : “…Haydi yavrum gel, sen de bizimle birlikte gemiye bin, kâfirlerle beraber olma!” Hûd, 11/42.(Ne olur gel. Yalvarıyorum gel, Gel ne olur ) demektir.
Baba olmak, Hz. İbrahim misali evlatları için duayı dilinden düşürmemektir. İtaatkâr bir kul olabilmek için Allah’a sığınmaktır. Salih bir nesil için O’na yalvarmaktır. Nitekim İbrahim (a.s) Rabbine şöyle niyaz etmişti: “Ey Rabbimiz! Bizi sana teslim olanlardan eyle, soyumuzdan da sana teslim olacak bir ümmet çıkar. Bize ibadet usullerimizi göster, tövbemizi kabul et. Şüphesiz tövbeleri kabul eden, merhameti bol olan yalnız sensin.” Bakara, 2/128 “Rabbim! Beni ve soyumdan gelecek olanları namaza devam edenlerden eyle! Ey Rabbimiz, duamı kabul eyle!”İbrâhim, 14/40.
Baba olmak, Hz. Lokman gibi evladına şefkatle öğüt vermektir. Ona doğruyu ve yanlışı, haramı ve helali öğretmektir. Hz. Lokman, oğluna şu güzel nasihatlerde bulunmuştur: “Yavrucuğum! Allah’a ortak koşma çünkü O’na ortak koşmak elbette büyük bir zulümdür.” “Yavrucuğum; namazını özenle kıl, iyiliği emret, kötülükten vazgeçirmeye çalış, başına gelen musibetlere sabret.” “Gurura kapılarak insanlara burun kıvırma, yeryüzünde böbürlenerek yürüme; unutma ki Allah gurura kapılıp kendini beğenen hiç kimseyi sevmez.” “Yürüyüşünde ölçülü ol, sesini de yükseltme…”Lokmân, 31/13, 17-19.
Baba olmak, annelik yüceltilirken onun yanına sanki ayıp olmasın diye “ana -baba hakkı” denilerek eklenmiş hissini bilmektir. Onun için özel günlerde hiç beklentisi olmaz. Annelere en güzel çiçekler alınır. En güzel laflar söylenir. Ama koca yürekli adam kendine değil de eşine yapılan bu güzellemelere sevinir.Ne sevdiğini gösterebilir, ne de sevilmek istediğini... Baba olmak çok farklıdır.
Çekirdek ailede baba en çok anneyi sever, anne en çok yavrusunu sever, yavrusu ise en çok eşini sever, eşi ise en çok yavrusunu sever. Bu böyle devam eder durur, hayatın kanunu gereği. Koca çınar yine yalnız kalmıştır.
Ve bir gün gelir babalar da geride bırakılır. Kızının ilk aşkı kendisi olsa da, büyüyünce kızı artık hem ağlarım hem giderim türküsünü söyler. Oğlu ise bir başka sevda denizinde çoktan yelken açmıştır. Hep doğum sancısının zorluğundan bahsedilir. Peki, gelin babası olmanın zorluğu neden anlatılamaz ki? Çünkü babalar içine ağlar.Yandıkça yanar, tutuştukça tutuşur ama meşe kömürü gibi dışı sönmüş içi hala yanıyordur. Üstelik bir de düğün dernek yapmak zorundadır.Düğünde de eğleniyor gibi görünmek zorunda bırakılan yine o koca çınardır.
Baba olmak, yıllarca dışarıda deli gibi çalışırken bebekken hiç büyümeyeceğini düşündüğü yavrularının değiştiğini bile fark edememektir. Bir de bakar ki kocaman birer insan oluvermişler. Ona bağımlı iken onlar, bir anda bağımsızlıklarını ilan etmeye başlarlar; küçük bir hayal kırıklığıyla karşılar, yapacak bir şey yoktur. Koca Çınar içten içe çürümeye yüz tutmuştur bile.
Yaratılışın kanunu böyle değil mi? Her doğan yaşlanır ve ölür. Bazen de yaşlanmadan ölür. Ve herkesin bir mirası vardır. Dünyalık hepimizin hoşuna gider. Kur’an, mal ve evlat dünyanın süsü demiş. Ne güzel tarif değil mi? Helalinden dünyalık elbette güzeldir. Ama daha da güzeli bir babanın geride bıraktığı evlatlarına bırakacağı en güzel miras : güzel ahlaktır. Ne güzel buyurmuş Kutlu Nebi s.a : “Bir baba çocuğuna güzel ahlâktan daha değerli bir miras bırakmış olamaz.” Tirmizî, Birr, 33.
Rabbimiz bizleri babasına hayırlı evlat olanlardan eylesin, bizlere de hayırlı evlatlarrrr. Eline sağlık Ahmet hocammm.